GİRİŞ Eksternal Fiksasyon: Kırığın proksimal ve distal bölgelerinden kemiğe dışarıdan uygulanan çivi ,vida ya da tellerin birbirine bağlanıp, fragmanlara hakim olunması ve tespit sağlanması yöntemine eksternal fiksasyon denir . Eksternal fiksasyonda kullanılan cihazlara da eksternal fiksatör denir (Arazi ve Kutlu M. 2000). Eksternal fiksatörler yalnızca kırık tedavisinde değil, aynı zamanda ekstremite uzatmaları gibi bazı ortopedik cerrahi girişimlerde ve kemik iliği iltihabı ya da tümör nedeniyle kemiğin bir parçasının alınması gereken durumlarda da kullanımı giderek artan bir uygulamadır. Teknolojik gelişmelere rağmen hala eksternal fiksatör uygulaması komplikasyonları meydana gelmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda eksternal fiksatör çivi bölgelerinde enfeksiyon oranlarının %86.5 kadar yüksek değerde olduğu bildirilmektedir (Henry 1996, Sims 1999, Marsh 2004, W-Dahl ve ark. 2003, W-Dahl ve Toksvig-Larsen 2004). Çivi dibi enfeksiyonu erken dönemde meydana geldiğinde cerrahi teknikle, geç dönemde meydana geldiğinde ise daha çok ameliyat sonrası dönemdeki hasta bakımıyla ilişkilendirilmektedir. Ameliyat sonrası dönemde komplikasyonların en aza indirilmesi için eksternal fiksatörlü hastaların bakımının yalnızca hastane ortamında değil evde de uygulanması gerekmektedir. Bunun için hasta ve ailesine bakımın öğretilmesi gerektiği belirtilmektedir. Amerika’daki Ulusal Ortopedi Hemşireleri Birliği (National Association of Orthopaedic Nurses - NAON) hasta ve ailelerine kendi kendine bakımı öğretmenin ve bu bakım tekniğinin evde kullanılmasının öneminin büyük olduğunu belirtmektedir. Hastalar taburcu olmadan önce, eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımının hasta ve ailesine uygulamalı olarak gösterilmesi ve bu bakımı hastaların bizzat kendi kendilerine uygulamaları gerekmektedir (Lee-Smith ve ark. 2001, Holmes ve Brown 2005). GEREÇ VE YÖNTEM Bu araştırma, eksternal fiksatörlü hastaların uzun süreli bakım ve izlemlerinin komplikasyonlara etkisini belirlemek amacıyla yapılan deneysel bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini kırık nedeniyle eksternal fiksatör uygulanmış 123 hasta oluşturdu. Çalışma kapsamına, Sağlık Bakanlığı’nın bir Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinde kırık nedeniyle eksternal fiksatör uygulanmış 30 kontrol, 30 deney olmak üzere toplam 60 hasta alındı. Tüm hastalar yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, beden kitle indeksi, kronik hastalık durumu, sigara kullanma durumu, antibiyotik tedavisi, kas-iskelet sistemi hastalıkları, eksternal fiksatörün uygulandığı bölge, uygulanan çivi çapı, uygulanan çivi sayısı açısından homojenize edilerek deney ve kontrol grubuna alındı. Hastalar çalışma konusunda sözlü olarak bilgilendirildi ve yazılı onayları alındı. Tüm hastaların sosyodemografik özellikleri, sağlık durumu, kırığın tipi, eksternal fiksatör çivi bölgesi ile ilgili özellikleri kaydedildi. Hastalarının birbirlerinden etkilenme olasılığı göz önünde bulundurularak öncelikle kontrol grubunun verileri toplanıp izlemlerine başlandı. Kontrol grubu hastalarına hastanede ve evde eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımlarına ilişkin araştırmacı tarafından herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Bu hastalara klinikte uygulanan rutin tedavi ve bakımlar verildi. Kontrol grubu hastaları taburcu oluncaya kadar izlendi ve hastanede yattıkları süre boyunca komplikasyon gelişmemiş olmasına dikkat edildi. Kontrol grubu hastalarına hekimleri tarafından, haftada iki kez eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımlarını yaptırmaları söylendi. Kontrol grubu hastalarına taburcu olduktan sonra araştırmacı tarafından haftalık ev ziyaretleri gerçekleştirildi. Haftalık ev ziyaretleri sırasında hastalarda komplikasyon gelişmiş ise komplikasyonun ne olduğu ve kaçıncı günde geliştiği kaydedildi. Kontrol grubu hastalarının eksternal fiksatörleri çıkıncaya kadar haftalık ev ziyaretleri sürdürüldü. Deney grubu hastalarının ameliyattan 48-72 saat sonra, eksternal fiksatör çivi bölgesine ameliyat sırasında povidon-iyot solüsyonu ile yapılmış olan pansumanları kaldırıldı. Literatürde ameliyat sırasında konan pansumanın 48-72 saat sonra çıkarılması önerilmektedir (Holmes ve Brown 2005, Santy ve Newton 2006). Daha sonra araştırmacı tarafından eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımına başlandı. Deney grubu hastalarının eksternal fiksatör çivi bölgesi yara bakımları, çivi dibindeki drenajı sağlamak için uygulanan masaj ve nörovasküler takipleri taburcu oluncaya kadar araştırmacı tarafından yapıldı. Çivi diplerinin bakımı için steril pamuk çubuklar, çivi diplerinin dışında kalan cilt bakımı ve fiksatörün dış kısımlarının temizliğinde steril gaz tamponlar kullanılarak povidon-iyot solüsyonu ile yara bakımı yapıldı. Taburculuk gününden iki gün önce deney gurubuna taburculuk eğitimi gerçekleştirildi. Taburculuktan önceki iki eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımı hastayla birlikte uygulandı. Verilen taburculuk eğitimi, eğitim kitapçığı doğrultusunda uygulandı. Verilen taburculuk eğitiminin içinde; • Evde çivi bölgesi yara bakımı • Çivi diplerine masaj uygulama • En sık görülen komplikasyonların belirti-bulguları • Nörovasküler takip • Ağrının kontrolü • Çivi bölgesine yakın eklemlere uygulanan egzersiz • Günlük yaşam aktiviteleri ile ilgili bilgiler yer almaktaydı. Taburcu olacakları araştırmacı tarafından hazırlanan evde bakım kitapçığı verildi. Deney grubu hastalarında taburcu oluncaya kadar komplikasyon gelişmemiş olmasına dikkat edildi. Araştırma sonuçlarını etkilememeleri için deney grubuna alınan her hastanın hekimi ile görüşülerek hastaların eğitimi verilen eksternal fiksatör çivi bölgesi bakımlarını evde kendileri tarafından uygulamaları sağlandı. Deney grubu hastalarına taburcu olurken maliyeti araştırmacıya ait olmak üzere üç kutu 50 ml’lik povidon-iyot solüsyonu, üç kutu steril gazlı bez (her kutuda 100 adet mevcut) ve on paket steril pamuklu çubuk (her pakette on adet mevcut) temin edildi. Deney grubu hastalarına da kontrol grubuna gerçekleştirildiği gibi taburcu olduktan sonra araştırmacı tarafından haftalık ev ziyaretleri yapıldı. Haftalık ev ziyaretleri sırasında hastalarda komplikasyon gelişmiş ise komplikasyonun ne olduğu ve kaçıncı günde geliştiği kaydedildi. Deney grubu hastalarının eksternal fiksatörleri çıkıncaya kadar haftalık ev ziyaretleri sürdürüldü. İstatistiksel analizler için SPSS 11.0 paket programı kullanıldı. İstatistiksel analizlerden sayı, yüzde, ortalama, Fisher kesin ki-kare testi Mann Whitney U Testi Kruskal Wallis Testi, kullanıldı, p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. BULGULAR VE TARTIŞMA Deney grubu hastalarının yaş ortalaması 41.30±16.66 olup en genç hastanın 19 yaşında, en yaşlı hastanın ise 65 yaşında olduğu, kontrol grubu hastaların yaş ortalaması 47.66 ±13.31 olup en genç hastanın 20 yaşında, en yaşlı hastanın ise 65 yaşında olduğu saptandı. Tablo 1: Hastaların Sosyo-demografik Özellikleri ÖZELLİKLER Deney Grubu Kontrol Grubu Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%) Yaş Grubu 18 – 27 28 – 37 38 – 47 48 – 57 58 – 67 11 2 4 6 7 36.7 6.7 13.3 20.0 23.3 3 3 8 7 9 10.0 10.0 26.7 23.3 30.0 X2 =6.432 p=0.169 p>0.05 Cinsiyet Kadın Erkek 11 19 36.7 63.3 12 18 40.0 60.0 Fisher kesin ki-kare testi p=0.500 p>0.05 Eğitim Durumu İlköğretim Lise Üniversite 20 9 1 66.7 30.0 3.3 20 10 - 66.7 33.3 - X2 =1.053 p=0.591 p>0.05 Çalışma Durumu Çalışıyor Çalışmıyor 15 15 50.0 50.0 13 17 43.4 56.6 Beden Kitle İndeksi Normal Kilolu (18.5-24.9kg) Hafif Şişman (25-29.9 kg) 21 9 70.0 30.0 15 15 50.0 50.0 Fisher kesin ki-kare testi p=0.094 p>0.05 Kronik Hastalık Var (Hipertansiyon) Yok 2 28 6.7 93.3 3 27 10.0 90.0 Fisher kesin ki-kare testi p=0.500 p>0.05 Sigara Kullanıyor Kullanmıyor 12 18 40.0 60.0 14 16 46.7 53.3 Fisher kesin ki-kare testi p=0.397 p>0.05 Toplam 30 100.0 30 100.0 Hastaların sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de yer almaktadır. Hastaların yaş ortalamaları, yaş grubu, cinsiyet, eğitim durumu, çalışma durumu, beden kitle indeksi, kronik hastalık ve sigara içme durumu açısından deney ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (Tablo1). Tablo 2: Hastalarda Kırığın Tipi, Nedeni ve Eksternal Fiksatöre İlişkin Verilerin Dağılımı Deney Grubu Kontrol Grubu Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%) Kırığın Tipi Açık Kırık Kapalı Kırık 7 23 23.3 76.7 8 22 26.7 73.3 Fisher kesin ki-kare testi p=0.500 p>0.05 Kırık Nedeni Trafik Kazası Düşme İş Kazası 14 16 - 46.7 53.3 - 11 18 1 36.7 60.0 3.3 X2 =1.478 p=0.478 p>0.05 Eksternal Fiksatörün Yeri El Bileği Humerus Tibia Femur 11 2 11 6 36.7 6.7 36.7 20.0 10 4 13 3 33.3 13.3 43.3 10.0 X2 =1.881 p=0.597 p>0.05 Eksternal Fiksatör Çivilerinin Çeşidi Schanz Çivisi Kirschner Teli 27 3 90.0 10.0 28 2 93.3 6.7 kesin ki-kare testi p=0.500 p>0.05 Eksternal Fiksatör Çivilerinin Çapı 2 mm 3 mm 4 mm 5 mm 3 11 2 14 10.0 36.7 6.7 46.7 2 10 3 15 6.7 33.3 10.0 50.0 X2 =0.482 p=0.923 p>0.05 Eksternal Fiksatördeki Çivi sayısı 4 çivi 5 çivi 6 çivi 7 çivi 10 çivi 11 çivi 7 10 9 1 1 2 23.3 33.3 30.0 3.3 3.3. 6.7 7 13 9 - 1 - 23.3 43.3 30.0 - 3.3 - Eksternal Fiksatörün Kalış Süresi 35 – 49 Gün 50 – 64 Gün 65 – 74 Gün 75 – 84 Gün 85 ve üzeri 6 7 1 9 7 20.0 23.3 3.3 30.0 23.3 5 5 5 5 10 16.7 16.7 16.7 16.7 33.3 (X2 =4.256, p=0.372, p>0.05) Toplam 30 100.0 30 100.0 Hastalarda kırığın tipi, nedeni ve eksternal fiksatöre ilişkin verilerin dağılımı Tablo 2’de yer almaktadır. Yapılan Ki-kare testi sonucunda iki grup arasında kırığın tipi, nedeni, eksternal fiksatörün yeri, çapı ve sayısı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Eksternal fiksatörün kalış süresi deney grubunda en az 45, en fazla 96 ortalama 68.16±16.96, kontrol grubunda ise en az 36, en fazla 97 ortalama 71.96±18.87 gündür. Eksternal fiksatörün kalma süreleri açısından gruplar arasında fark bulunmadı (X2 =4.256, p=0.372, p>0.05). Tablo 3: Hastalarda Komplikasyon Gelişme Durumlarına İlişkin Verilerin Dağılımı Deney Grubu Kontrol Grubu Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%) Komplikasyon Gelişme Durumu Gelişti Gelişmedi 8 22 26.7 73.3 19 11 63.3 36.7 Fisher kesin ki-kare testi, p=0.004 p<0.05* Toplam 30 100.0 30 100.0 Hastalarda Komplikasyon Gelişme Durumlarına İlişkin Verilerin Dağılımı Tablo 3’de görülmektedir. Deney grubunun 8’inde (%26.7) kontrol grubunun ise 19’unda (%63.3) komplikasyon gelişti. Yapılan Fisher kesin ki-kare testi sonucunda iki grup arasında komplikasyon gelişmesi yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (Tablo 3). Bu farkın araştırmacı tarafından hastalara verilen bakım ve eğitimden kaynaklandığı düşünülmektedir. Hastaların tümünde komplikasyon görülme oranı %45.0 olarak bulundu. Yılmaz’ın (2005), çalışmasında eksternal fiksatör uygulanan 24 hastada komplikasyon gelişme oranı ise %25 olarak belirlenmiştir (Yılmaz 2005). Sonuçlarımız Yılmaz’ın sonuçlarından yüksek bulundu. Deney grubu hastalarının 1’inde çivi gevşemesi, 6’sında eklem sertliği, 1’inde çivi dibi enfeksiyonu ile birlikte çivi gevşemesi saptandı. Kontrol grubu hastalarının 6’sında çivi dibi enfeksiyonu, 1’inde çivi gevşemesi, 9’unda eklem sertliği, 1’inde damar-sinir yaralanması 2’sinde ağrı ve şişlik saptandı. Hastaların tümünde çivi dibi enfeksiyonu görülme oranı %11,6 olarak bulundu. Bu oran Grant ve ark. (2005), çalışmalarında %24.1, Öçgüder ve ark. (2005), çalışmalarında %28.4, Altay ve ark. (2005), çalışmalarında %37.5, Yılmaz’ın (2005), çalışmasında %8.3, W-Dahl ve Toksvig-Larsen’in (2004), çalışmalarında %26, Özdemir ve ark. (2002), çalışmalarında %40, Arazi ve ark. (1995), çalışmalarıında %21, Kesemenli ve ark. (2000), çalışmalarında %11.3, Hay’ın (1997) çalışmasında %10.9 olarak saptanmıştır (Arazi ve ark. 1995, Hay 1997, Kesemenli ve ark. 2000, Özdemir ve ark. 2002, W-Dahl ve Toksvig-Larsen 2004, Grant ve ark. 2005, Öçgüder ve ark. 2005, Altay ve ark. 2005, Yılmaz 2005). Eksternal fiksatör uygulamalarında çivi gevşemesi komplikasyonu nadir görülen bir komplikasyondur (Çakmak ve Kocaoğlu 1995, İnan 1999, Kocaoğlu 1999, Çakmak ve Bilen 2002). Çalışmamızda deney ve kontrol grubu hastalarında toplam %6.6 oranında çivi gevşemesi saptandı. Bu oran Anderson ve ark. çalışmasında (1998) %8.3, Ahlborg ve Josefsson’un çalışmasında (1999) %11, Yılmaz’ın çalışmasında (2005) %8.3, olarak bulunmuştur (Anderson ve ark. 1998, Ahlborg ve Josefsson 1999, Yılmaz 2005). Bulgularımız çalışma sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Deney grubuna en az 5, en çok 12, ortalama 8.16±2.11 kez haftalık ev ziyareti yapıldığı saptandı. Kontrol grubuna en az 5, en çok 12 ortalama 8.76±2.34 kez ev ziyareti yapıldığı saptandı. Yapılan Ki-kare testi sonucunda ev ziyaretleri açısından gruplar arasında fark olmadığı belirlendi (X2 =3.354, p=0.187, p>0.05). Deney grubu hastalarına hastanede kaldıkları süre boyunca araştırmacı tarafından çivi bölgesi bakımı uygulandı. Deney grubu hastalarına taburculuklarından iki gün önce, evdeki eksternal fiksatör bakımlarına ilişkin taburculuk eğitimi ve eğitim kitapçığı verildi. Deney grubunda 8 hastada (%26.7) komplikasyon gelişirken, taburculuk eğitimi ve eğitim kitapçığı verilmeyen, hastanenin rutin bakımının uygulandığı kontrol grubunda ise 19 hastada (%63.3) komplikasyon gelişti. Her iki grup arasında taburculuk eğitimi ve eğitim kitapçığı verme ile komplikasyon gelişme durumu açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Verilen eğitimin komplikasyon gelişmesini azalttığı söylenebilir. Eke’nin çalışmasında (2004), kalp kapağı replasmanı yapılan hastaların taburculuğu aşamasında evde bakıma ilişkin hastalara yeterli bilgi verilmediği, hastaların evde bakımlarıyla ilgili pek çok konuda bilgi eksiklikleri olduğu ifade edilmiştir (Eke 2004). Aytur’un (2001) çalışmasında da, abdominal cerrahi sonrası taburculuk eğitimi yapılan hastaların, yapılmayanlara göre evde bakımları sırasında daha az sorun yaşadıkları belirlenmiştir (Aytur 2001). SONUÇ Eksternal fiksatörlü hastaların uzun süreli bakım ve izlemlerinin komplikasyonlara etkisinin incelenmesi amacıyla planlanan bu araştırmanın sonucunda; eksternal fiksatörlü hastalarda uzun süreli bakım ve izlemin komplikasyonları azalttığı belirlendi. KAYNAKLAR 1. Ahlborg HG, Josefsson PO. (1999). Pin-tract complications in external fixation of fractures of the distal radius. Acta Orthop Scand, 70:2, 116-118 2. Altay T, Karapınar L, Kaya A ve ark. (2005). Proksimal humerusun iki parçalı kırıklarının eksternal fiksatörle tedavisi. Ulusal Travma Dergisi, 153-156 3. Anderson JT, Lucas GL, Buhr BR. (1998). Complication of treating distal radius fractures with external fixation. Iowa Orthop J, 24:53-59 4. Arazi M, Kutlu A, Tarakçıoğlu N ve ark. (1995). Stabil olmayan pelvis kırıklarının tedavisinde Selçuk tipi pelvis eksternal fiksatör uygulamaları: Klinik ve biyomekanik çalışma. Acta Orthop Traumatol Turc, 29:4, 299-305 5. Arazi M, Kutlu M. (2000). Pelvis yaralanmalarının tedavisinde eksternal fiksasyonun yeri: Endikasyonlar ve güncel eğilimler. Artroplasti Artroskopik Cerrahi, 11:1, 104-110 6. Aytur T (2001). Laparoskopik abdominal cerrahi geçiren kadınlara verilen taburculuk eğitiminin hasta bakım sonuçlarına etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 7. Çakmak M, Bilen E, (2002). Tedavi Yöntemleri. (içinde) Alturfan AK (ed). Ortopedik Travmatoloji. Tayf Ofset, Nobel tıp kitabevleri, 17-21. 8. Çakmak M, Kocaoğlu M (1995) Eksternal Fiksatörler. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği, Damla Matbaacılık, İstanbul. 9. Eke P (2004). Hastaların kalp kapağı replasmanı sonrası bakımlarına iişkin bilgileri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. 10. Grant S, Kerr D, Wallis M ve ark. (2005). Comparison of povidone-iodine solution and soft white paraffin ointment in the management of skeletal pin-sites: A pilot study. J Orthop Nurs, 9, 218–225 11. Hay SM (1997). Fracture of the tibial diaphysis treated by external fixation and the axial alignment grid: A single surgeon’s experience. Injury, 28:7, 437–443 12. Henry C. (1996). Pin sites: Do we need to clean them?. Practice Nursing, 7:4, 12-17 13. Holmes SB, Brown SJ. (2005). Skeletal pin site care: National Association of Orthopaedic Nurses Guidelines for Orthopaedic Nursing. J Orthop Nurs, 24:2, 99-107 14. İnan M, (1999). Komplikasyonlar ve Zorluklar. (içinde) Çakmak M, Kocaoğlu M (ed). İlizarov Cerrahisi ve Prensipleri. İstanbul:Doruk Grafik; 237-252. 15. Kesemenli CC, Subaşı M, Kırkgöz T ve ark. (2000) Çocuk kapalı femur kırıklarında eksternal fiksatör ve pelvipedal alçı tedavisi sonuçlarının karşılaştırılması. Acta Orthop Traumatol Turc, 34, 40-44 16. Kocaoğlu M, (1999). Travmatolojide İlizarov Uygulamaları. (içinde) Çakmak M, Kocaoğlu M (ed).İlizarov Cerrahisi ve Prensipleri. İstanbul:Doruk Grafik;183-208. 17. Lee-Smith J, Santy J, Davis P ve ark. (2001). Pin site management: Toward a consensus. J Orthop Nurs, 5, 37–42 18. Marsh JL. (2004). Weekly pin-site care was as effective as daily care in patients with external fixation. J Bone Joint Surg Am, 86:8, 1835 19. Öçgüder A, Özer H, Solak Ş ve ark. (2005). Tibia açık kırıklarının İlizarov sirküler eksternal fiksatörüyle tedavisinin fonksiyonel sonuçları. Acta Orthop Traumatol Turc, 39:2, 156-162 20. Özdemir H, Ürgüden M, Dabak KT ve ark. (2002). İntertrokanterik femur kırıklarının modüler aksiyel fiksatör ile tedavisi. Acta Orthop Traumatol Turc, 36, 375-383 21. Santy J, Newton L. (2006). A survey of current practice in skeletal pin site management. J Orthop Nurs, 10, 98–205 22. Sims M (1999) External Fixators. London: Royal College of Nursing Society of Orthopaedic Nursing Publication., 23. W-Dahl A, Toksvig-Larsen S, Linstrand A. (2003). No difference between daily and weekly pin site care: A randomised study of 50 patients with external fixation. Acta Orthop, 74:6, 704–708 24. W-Dahl A, Toksvig-Larsen S. (2004). Pin site care in external fixation sodium chloride or chlorhexidine solution as a cleansing agent. Arch Orthop Trauma Surg, 124:8, 555–558 25. Yılmaz C (2005). Yüksek cerrahi riski bulunan intertrokanterik femur kırıklı hastalarda eksternal fiksatör uygulaması ve sonuçlarımız. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, İstanbul: Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi. |
Şok Diyet
Zaten yemek yeme konusunda beynimizi istediğimiz gibi kontrol edebiliyor olsaydık bugün için şişmanlık bir problem olmaktan çıkacaktı. Dolayısıyla henüz böyle bir gelişme olmadığı için fazla kilolarımızdan kurtulmak istiyorsak kesinlikle beslenme programımızı düzenlememiz gerekmektedir. Daha önceden bahsettiğimiz özel davetler söz konusu olduğunda ise durum daha da vahimdir. çünkü kilo vermek için çok daha az vaktimiz vardır. Bir an önce o özel günde giyeceğimiz elbiseye sığmalıyız. O gün herkes ne kadar kilo verdiğimizi söylemeli. O gün ortamda kendimizi fit hissetmeliyiz. Kalan kısa sürede çok hızlı kilo vermenin formülü ise şok diyetlerdir.
EKSTERNAL FİKSATÖRLÜ HASTALARDA UZUN SÜRELİ BAKIM VE İZLEMİN KOMPLİKASYONLARA ETKİSİNİN İNCELENMESİ
"KAPALI SU ALTI DRENAJ SİSTEMİ (KSAD) VE PLÖROKAN GİRİŞİMLERİ HEMŞİRELİK UYGULAMALARI"
"KSAD; Tek taraflı geçişe müsaade eden basit bir nargile sistemi gibi çalışan rezervuar ve hortumlardan oluşan göğüs drenaj sistemidir
-Ekspirasyon ve aktif solunum egzersizi ile hava ve sıvı plevral alandan tüpe doğru akar
-Kısa tüp yoluyla hava sistemden dışarı çıkar. Hastadan gelen uç, sıvı altında olduğu için plevral alana hava kaçışı engellenir
AMAÇ:
Plevral alanda biriken hava ve sıvıyı drene etmek
Plevral boşluğun küçülmesini sağlamak (akciğerin ekspansiyonu)
Akciğerlerin yeniden genişlemesini ve normal ventilasyonu sağlamak
Atelektazik alan bırakmamak
İŞLEM:
1- İŞLEM ÖNCESİ HAZIRLIK;
Hastaya yapılacak işlem anlatılır
Hastaya gerekli hukuki belgeler imzalatılır
Hasta işlem odasına alınır
Damar yolu açılır
Hasta monitörize edilir
Uygun pozisyon verilir
Malzemeler hazırlanır
2- MALZEMELERİN HAZIRLANIŞI;
- GEREKLİ MALZEMELER
Dren seti: kapama, spanç, pens (2 adet), penset, makas, portegü
Bistüri:
İplik:
Drenaj Tüpü: 28 F,32 F,36F
KSAD Şişesi: içine 200cc NaCl %0,9 konulur.
Hastadan gelen tüpün ucu 2 cm kadar suyun içinde olur
Steril Delikli Yeşil Örtü:
Lokal anestezik:
Enjektör:
Flaster:
Lokal antiseptik:
Steril eldiven:
Böbrek küvet:
200 cc steril NACL %0,9’luk: (dren şişesine koymak için)
Oksijen maskesi:
EKG paleti:
Saturasyon probu: (SPO2)
3- İŞLEM BASAMAKLARI:
İnsizyon bölgesi baticonla temizlenir
Lokal anestezi uygulanır
Lokal anestezi uygulanan bölgeden 2 cm civarında kesi yapılır
Steril yeşil delikli örtülür
Drenaj tüpü genellikle ön, orta ve arka koltuk hattı 5.,6.,7. ICA
Toraks tüpü intraplevral alana yerleştirilir
Tüp KSAD sistemine bağlanır
Tüpün intraplevral boşlukta olup olmadığının kontrolü
Bağlantı bölgesi flasterle hava kaçağı olmayacak şekilde sarılır
Tüp ipek sütur ile cilde sabitlenir
Hastaya doktor önerisine göre ağrı kesici yapılır
Hasta yatağına alınır
Kontrol akciğer filmi çekilir
3-KSAD BAKIMI:
A- GÖZLEM
Drenaj hasta oturur pozisyonda iken daha kolay olur. Hasta yatağının başı 45 derece kaldırılır
Hasta drenaj tüpleri ile ayağa kalkıp dolaşabilir. Dolaşırken drenler klemplenmez
Göğüs drenaj şişeleri kesinlikle hastanın göğüs hizasının aşağısında yer almalıdır (bu konumda yer çekimi nedeniyle drenaj olur, hava ve sıvı plevral alana geri gidemez)
Şişelerin devrilmemesine dikkat edilmelidir
Hastanın pozisyonu ne olursa olsun, önemli olan tüplerin altta kalmaması, ezilmemesi ve bükülmemesidir
Drenaj engellenir
Tüp içinde tıkanıklık olur
Atelektazi gelişir
Drenajın işaretlenmesi plevral alandan ne kadar sıvı geldiğinin ve ne kadar kanama olduğunun anlaşılması için gereklidir
İlk birkaç saat drenaj kanlıdır ve giderek rengi açılır
Hemorajik (Kırmızı)
Serohemorajik (Bordo-Turuncu)
Seröz (Parlak turuncu-Sarı)
Hastanın kan basıncında düşme, nabzında artma olursa kanama olduğu düşünülmeli ve drenaj miktarı ve rengi kanama açısından değerlendirilmelidir
Uzun süren kanlı drenaj yada rengi açılan drenajın yeniden kanlı olması, göğüs içinde kanamanın olduğunu gösterir
Özellikle ameliyat sonrası ilk saatlerde kanlı drenaj, pıhtılaşmaya neden olabileceğinden tüpler sık sık sıvazlanmalıdır
Sıvazlama işleminde tüp hastaya yakın olan kısımdan bir elle sıkıca kavranır, diğer elle aşağıya doğru sıyırırcasına çekilir. Bu işlem hava, sıvı ve kan pıhtılarını harekete geçirir
Hastada ağrıya neden olmamak için tüpler yavaş sıvazlanmalıdır
Sıvazlama işleminde ince uclu bir pens, yardımcı olmak için kullanılır
Tüp içinde negatif basınç oluşturacak manevralar yapılabilir
Bazı hastalar GOMKO adı verilen cihaza bağlanır,
Akciğerin ekspansiyonuna
Hava, sıvı drenajına
Atelektazi olmamasına
Tüpün tıkanmamasına
Emme basıncı ayarlanabilir
B- DERİN SOLUNUM VE ÖKSÜRÜK EGZERSİZLERİ:
İntrabronşiyal P
İntraplevral P
Akciğerin genişlemesi
Hava ve sıvının drenajı
Derin soluk alıp verme egzersizi yaptırılır
Hastaya derin bir inspiryum yaptırılıp ekspiryumda öksürtülür
Ekspektoran medikal tedavisi uygulanır
Bronşların nemlenmesini sağlamak, sekresyonların yumuşaması ve daha rahat çıkarılmasını sağlamak için soğuk buhar uygulanır
Hafif bir drence karşı yapılan ekspirasyon ve inspirasyonla solunum
kaslarının gücünü artırabilmek için hastaya egzersiz spirometresi verilir,
nasıl kullanılacağı anlatılır
C-KSAD İZLENMESİ
İnspirasyonda dren şişesinin içinde bulunan tüp içindeki sıvı, intraplevral basınç azaldığı için birkaç cm yükselmeli, ekspirasyonda ise geri dönmelidir. Sıvının bu hareketine gel-git denir ve normali 1-5 cm arasında bulunur
Gel-git kaybolduğunda
Tüp tıkanmıştır
Sistemde kaçak vardır
AKCİĞER TAMAMEN AÇILDIĞI HALDE GEL-GİT OLMUYORSA
- Tüpler kıvrılma açısından kontrol edilmeli
- Tıkanıklık kontrol edilmeli, gerekirse sıvazlanmalı
- Hastanın pozisyonu değiştirilmeli
- Derin solunum egzersizleri yaptırılmalı
- Gel-git tekrar başlamıyorsa doktora haber verilmeli
İnspirasyonda ve ekspirasyonda şişe içindeki hava kabarcıkları devam ediyorsa
Sistemde kaçak vardır
Akciğerde kaçak vardır
Hastaya günlük pansuman uygulanmalıdır. Dren giriş bölgesi Antiseptik solüsyonla silinip, steril spançla sarılır ve flasterle kapatılır. Bu bölgede herhangi bir kızarıklık, ödem, hassasiyet ve akıntı gelişmiş ise doktora haber verilmelidir
Yarada enfeksiyon belirtisi görülmüş ise kültür alınır
Doku iyileşmesi açısından hastaya yüksek proteinli, kalorili, vitaminli ve minerali yüksek diyet verilir
D-DRENAJ ŞİŞESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
Şişedeki sıvı, kısa hava tüpüne değecek kadar biriktiyse veya uzun tüpte fibrinlerden kaynaklanan tıkanma varsa şişe değiştirilmelidir
Hastaya yapılacak işlem anlatılır
Aseptik şartlar sağlanır
Hastanın derin nefes vermesi istenir
Tüp klemplenir
Bağlantı ayrılır
Yeni sistem bağlantısı yapılır
Klemp açılır
Sistemin çalışması izlenir
E-GÖĞÜS TÜPÜNÜN ÇIKARILMASI
Akciğer filminde ekspansiyon takibi yapılır
Günlük drenaj miktarı takip edilir
Hava kaçağı kesilmesi
Drenajın 100 cc olması
Hastaya yapılacak işlem anlatılmalıdır
TÜPÜN ÇIKARILMASINDA KULLANILAN MALZEMELER
Steril pansuman seti
Antibiyotikli pomat
Flaster
Bistüri veya makas
İŞLEM;
Hasta yarı oturur pozisyona alınır
Hastanın cildi antiseptik solüsyonla temizlenir
Hastanın tüp ile cilt arasındaki tespit sütürleri kesilir
Hastaya derin bir inspiryum yapması ve tutması söylenir
Doktor tüpü hızlı ve uygun bir şekilde çeker
Ciltteki sütürler sıkıca bağlanır
Antibiyotikli tampon kapatılır
1 saat sonra kontrol akciğer filmi çektirilir
PLÖROKAN UYGULAMASI
Plörokan; Plevral effüzyonlu (malign/benign) veya minimal pnömotorakslı hastalarda kullanılabilen ve tek taraflı drenaja müsaade eden kilit sistemi bulunan fleksibl drenaj setidir
- Hava sıvı drenajı sağlanır
- KSAD’ın yaptığı işleri yapabilir
- Malign plevral effüzyonlarda plörodezis imkanı verir
İŞLEM:
1- işlem öncesi hazırlık;
Hastaya yapılacak işlem anlatılır
Gerekli hukuki belgeler imzalatılır
İşlem odasına alınır
Damar yolu açılır
Monitörize edilir
Uygun pozisyon verilir
Malzemeler hazırlanır
2- MALZEMELERİN HAZIRLANIŞI;
- GEREKLİ MALZEMELER
Pansuman seti:
Plörokan seti:
Bistüri:
Sütür:
Steril delikli yeşil örtü:
Steril eldiven:
Böbrek küvet:
Oksijen maskesi:
EKG paleti:
Saturasyon probu:
Lokal anestezik:
Enjektör:
Flaster:
Lokal antiseptik:
PLÖROKAN İŞLEMİNDEN SONRA YAPILAN HEMŞİRELİK GİRİŞİMLERİ
Kontrol akciğer filmi çektirilir
Yatağına alınır
Takipleri alınır
Günlük drenaj miktarı hemşire gözlem kağıdına kaydedilir
Massif plevral effüzyonlarda ani boşaltma uygulanmaz
Plörokan 50cc’lik enjektör yardımı ile tıkanıklık açısından sık sık kontrol edilir
ÖZETLE KSAD VE PLEUROCAN UYGULAMASINDA
HEMŞİRELER
DRENAJ MİKTARINI TAKİP ETMEYE,
DRENAJI GÜNLÜK KAYDETMEYE,
DRENAJIN RENGİNE,
TÜPÜN TIKANIKLIĞINA VE HAVA KAÇAĞINA
KARŞI DİKKATLİ OLMALIDIRLAR
"
POSTOPERATİF ATELEKTAZİDE SOLUNUM FİZYOTERAPİSİNİN ÖNEMi
"Amaç: Postoperatif dönemde atelektazi gelişmiş hastada solunum fizyoterapisinin önemini ve etkinliğini vurgulamak.
Gereç ve Yöntemler: Göğüs Cerrahisi Kliniğimizde 2006–2008 yılları arasında, postoperatif takibinde atelektazi gelişen ve solunum fizyoterapisi uygulanan 88 olgu geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm olgular yaş, cinsiyet, tanısal yöntem, operasyon endikasyonu, cerrahi girişim, hospitalizasyon süresi, komplikasyon ve mortalite açısından incelendi.
METOD: : Postoperatif dönemde atelektazi gelişmiş hastada solunum fizyoterapisi uygulamalarımız;
Derin Solunum Ve Öksürük Egzersizleri:
1-Hava yollarını dilate eder
2-Sürfaktan yapımını hızlandırır
3-Akciğer dokusunun genişlemesini sağlar
4-Trakeabronşiyal sekresyonların atılmasını sağlar
5-Pulmoner dolaşımın düzenlenmesini sağlar
6-Akciğerlerin sertleşmesine engel olur
7-Göğüs drenajı tüplerden hava ve sıvının çıkmasına yardımcı olur
8-Akciğerler periyodik olarak derin solunumla gerilmezlerse sertleşirler, yeniden genişlemeleri zorlaşır, alveoller kollaps ve hipoksemi meydana gelir
9-Bazı hastalar insizyonun açılacağı ve akciğerin zarar göreceği korkusu ile derin soluk alma egzersizinden kaçınırlar. Egzersiz sırasında insizyon
desteklenerek hastaya yardımcı olunmalıdır.
10-Hasta dik oturur pozisyonda öksürtülmelidir. Her öksürükten sonra hastaya derin soluk alması hatırlatılmalıdır.
11-Öksürük egzersizlerinin daha etkili yapılabilmesi için mümkünse egzersizden önce hastaya ağrı kesici uygulanmalıdır.
Suction İle Sekresyon Çekmek:
1-Hasta derin solunum ve öksürük egzersizleri ile trakeabronşial sekresyonları yeterince çıkaramıyorsa bu sekresyonlar suction ile çekilmelidir
2-Suction uygulamadan önce hastanın sekresyonlarının yumuşaması için hidrasyon sağlanmalıdır.
- Mukolitik ajanlar
- Yeterli sıvı replasmanı
- Soğuk buhar
3-Suction uygulanan hastaların öksürük reflekside uyarılmış olur
4-Pulmoner rezeksiyon sonrası derin trakeal suction dikiş yerlerinde travmaya neden olabileceğinden dikkatli uygulanmalıdır.
Postural Drenaj:
1-Etkilenen akciğer segmentlerinden yer çekimi yardımı ile sekresyonların mobilize edilmesi ve çıkarılması için hastaya uygun pozisyonun verilmelidir
2-Postural drenaj genellikle perküsyon ve vibrasyon gibi diğer tedavi yöntemleri ile birlikte uygulanır.
PERKÜSYON; Özellikle periferal bronş düzeyinde sekresyonun mobilizasyonu için göğüs üzerine yapılan kapalı parmaklar aracılı ile vurulmasıdır.
VİBRASYON; İki el ile göğüs üzerinde enerji dalgaları yaratarak etkilenen bölgedeki sekresyonların çıkartılmasıdır.
Postural Drenaj İçin;
1-Uygun pozisyon
2-Bronkodilatatörler(postural drenajdan 5-10 dk önce)
3-Uygulanacak tedavi hastaya açıklanır
4-Her pozisyonda 5-10 dk beklenir
5-Kusma ve bulantıyı önlemek için postural drenaj yemekten önce yada iki saat sonra yapılmalıdır.
Bulgu: Olgularımızın %86,36 (n=76) erkek, %13,64 (n=12) kadındı. Yaşları 15 ile 69 arasında değişen olgularımızın yaş ortalaması 31,51 dir. Olgularımızda atelektazi tanısını postoperatif dönemde rutin günlük uygulanan PA/L akciğer grafi ile konuldu. Atelektazi gelişmiş hastaların solunum fizyoterapisinde tablo 1deki tedavi yöntemleri kullanıldı. Atelektazi saptanan olgularımıza Akciğer Kanseri, Göğüs deformitesi, Hiperhidroz, Bronşektazi, Pnömotoraks, Kist Hidatik, Mediastinal Kitle ve Travma nedeniyle Torakotomi, Lobektomi, Sempatektomi, Göğüs Deformite Düzeltme Ameliyatları, VATS,
Tüp Torakostomi, Mediastinoskopi ve Median Sternotomi operasyonları uygulandı. Olguların ortalama hospitalizasyon süresi 5.5 gün olarak saptandı. 88 olgunun 72 sine etkili bir solunum fizyoterapisi uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. 16 olguya ise kot fraktürü, kanama ve kardiyak sebeplerden dolayı terapi kısmen uygulanabilmiştir. 14 olgu tedaviye olumlu cevap verirken 1 olguya atelektazi nedeniyle bronkoskopi uygulanıp, bir olgu ise tedavi sürecinde ventilatöre bağlandı. Morbidite ve mortalite saptanmadı.
Sonuç: Atelektazili olgulara uygulanan solunum fizyoterapisi, sağlık personeli iş yükü, hospitalizasyon süresi, komplikasyonlar ve maliyetinin azalmasında önemli bir tedavi ve bakım şeklidir. Atelektazinin, hemşireler tarafından uygulanan solunum fizyoterapisi ile kısa sürede çözülebileceği inancındayız.
KAYNAKLAR:
1- Gürkök S, Dakak M, Genç O, Gözübüyük A, Çaylak H, Yücel O, Balkanlı K: ""Bronşektazinin Cerrahi Tedavi Sürecinde Fiberoptik Bronkoskop ile Trakeobronş Temizliğinin Önemi"" Gülhane Tıp Dergisi, 45 (2):131-134,2003
2- Balkanli, K., O. Genc, M. Dakak, S. Gurkok, A. Gozubuyuk, H. Caylak ve O. Yucel, “Surgical Management of Bronchiectasis Analysis of Short-Term Results in 238 Patients”, European Journal of Cardio-Thoracic Surgery, 24,699-702,2003
3- Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği 1997 Ankara Prof.Dr.Fethiye Erdil, Doç.Dr Nalan Özhan Elbaş
4- Can, P.Y., A. Kucuk, B.A. Ozuslu, M. Dakak, S. Gurkok ve K. Balkanli, “Postoperative Nursing Care at the Patients of Chest Wall Deformity”, 4th Congress of Balkan Military Medical Committee, Romania, Bucharest, 1999.
"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)