Şok Diyet

Zaten yemek yeme konusunda beynimizi istediğimiz gibi kontrol edebiliyor olsaydık bugün için şişmanlık bir problem olmaktan çıkacaktı. Dolayısıyla henüz böyle bir gelişme olmadığı için fazla kilolarımızdan kurtulmak istiyorsak kesinlikle beslenme programımızı düzenlememiz gerekmektedir. Daha önceden bahsettiğimiz özel davetler söz konusu olduğunda ise durum daha da vahimdir. çünkü kilo vermek için çok daha az vaktimiz vardır. Bir an önce o özel günde giyeceğimiz elbiseye sığmalıyız. O gün herkes ne kadar kilo verdiğimizi söylemeli. O gün ortamda kendimizi fit hissetmeliyiz. Kalan kısa sürede çok hızlı kilo vermenin formülü ise şok diyetlerdir.

AMELİYATHANEDE DEZENFEKSİYON UYGULAMALARI VE İZOLASYON ÖNLEMLERİ

Hastane infeksiyonları yataklı tedavi kurumlarında sağlık hizmeti ile gelişen infeksiyonlar olarak tanımlanmaktadır ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu infeksiyonlar hastanede kalış süresini, mortaliteyi, tedavi maliyetini, işgücü kaybını artırmakta, hastaları olduğu kadar sağlık çalışanlarını da tehdit etmektedir. Ameliyathanede kan ve vücut sıvıları ile kirlenmiş tüm yüzeylerin, hasta bakımında kullanılan cihaz ve malzemelerin uluslararası standartlara uygun olarak dezenfeksiyonunun sağlanması infeksiyon bulaş riskini ortadan kaldırmak için son derece önemlidir. Ayrıca uygun dezenfektanın kullanılması ve dezenfeksiyon düzeyinin sağlanması yanında sağlık çalışanlarının kan yoluyla bulaşan hastalıklara karşı korunması amacıyla standart önlemlere ve izolasyon kurallarına uyulması hastane infeksiyonlarını önlemede diğer önemli kurallardır. Ameliyathanede dezenfeksiyon uygulamaları cerrahi alet ve ameliyat odası dezenfeksiyonu olarak iki grupta incelenebilir. Dezenfeksiyon uygulamalarında amacımız ameliyathanede hasta bakımında kullanılan cerrahi alet ve malzemelerin uygun dezenfeksiyonu sağlamak ve bu alanda infeksiyon bulaş riskini önlemektir. Hastanemizde uygulamada olan “Sterilizasyon/Dezenfeksiyon Talimatı” tüm yüzey ve cerrahi aletlerin dezenfeksiyonu uygulamalarını ve kontrol faaliyetlerini kapsar. İnfeksiyon Kontrol Komitesinin yanında ameliyathanede çalışan tüm ekip bu talimatın uygulamasından sorumludur. Cansız yüzeyler üzerindeki patojen mikroorganizmaların sporlar hariç öldürülmesi işlemi dezenfeksiyon, bu işlem için kullanılan kimyasal maddelere de dezenfektan adı verilir. Kullanılacak dezenfektan seçiminde etkinliği (bakterisid,fungusid,virüsid,vb.),uygulanacak yüzeyin yapısal özelliği önemlidir.İdeal dezenfektan tüm mikroorganizmaları öldürebilmeli,organik materyallerden etkilenmemeli,toksik olmamalı,kokusuz olmalı,etki süresi kısa olmalı,uygulanacak yüzeye ve çevreye zarar vermemeli,ucuz ve kullanımı kolay olmalıdır,Ameliyathanede kullanılacak dezenfektanın seçimi İnfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından belirlenmeli ve üretici firma önerilerine mutlaka uyulmalıdır. Ameliyatta kullanılan steril vücut boşluklarına ve vasküler sisteme giren kritik alet/malzemeler steril olarak kullanılmalıdır. Eğer sterilizasyonu sağlanamıyorsa yüksek düzey dezenfekte edilmelidir. Sterilizasyon gibi dezenfeksiyon öncesi de ön koşul temizliktir. Alet/malzemelerin üzerindeki kir ve organik materyaller(kan ve vücut sıvıları gibi) uzaklaştırılmalıdır. Bu işlem yapılmadan dezenfeksiyon sağlanamaz. Temizlik işlemi malzemenin türüne göre su, deterjan, sıvı sabun veya enzim çözücü kullanılarak yapılır. Temizlenmesi güç olan ince ve lümenli alet/malzemelerin temizliğinde enzim çözücü kullanılmalıdır. Temizliği sağlanan tüm alet/malzemeler kurulandıktan sonra dezenfektan solüsyonun içine konmalıdır. Alet/malzemelerin ıslak olması solüsyonun konsantrasyonunu etkiler. Dezenfekte edilecek alet/malzemeler solüsyona tamamen batırılmalıdır ve bekleme süresi tamamlanmadan solüsyondan çıkarılmamalıdır. Dezenfektan solüsyondan çıkarılan alet/malzemeler tercihen steril su veya serum fizyolojik ile yıkanmalıdır. Azalan dezenfektan solüsyonun üzerine ekleme yapılmamalı, dökülerek yeniden hazırlanmalıdır. Hazırlanan dezenfektan solüsyonun kabının üzerine solüsyonun adı, hazırlama tarihi, hazırlayan kişinin adı ve son kullanım tarihi bilgilerini içeren etiket yapıştırılmalıdır. Dezenfektan solüsyonun kullanımının kontrolü İnfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından yapılmaktadır.(Uygun sürede değişimi, solüsyon miktarı ve son kullanım tarihi) Kullanılan dezenfektan solüsyonun kimyasal indikatörü ile kontrolü yapılmalı ve aktivitesi azalmış solüsyon dökülerek yeniden hazırlanmalıdır. Tüm bu uygulamalar kayıt altına alınmalıdır. Dokümantasyon sterilizasyon ve dezenfeksiyon işlemlerinde kalite kontrolünün en önemli ve vazgeçilmez basamaklarından biridir. Ameliyathanedeki dezenfeksiyon uygulamalarının diğer bölümü ameliyat odasının temizlik ve dezenfeksiyonudur. Ameliyathane ortamından kaynaklanabilecek infeksiyon bulaş riskini önlemek, hasta ve sağlık çalışanları için güvenli bir ortam oluşturmak için gerekli temizlik ve dezenfeksiyon uygulamaları standardize edilmelidir. Hastanemizde uygulamada olan “Hastane Temizliği Talimatı” bu amaçla yapılan tüm faaliyetleri kapsar ve İnfeksiyon Kontrol Komitesinin yanında tüm ameliyathane çalışanları ve temizlik ekibi sorumludur. Günün ilk ameliyatından önce tüm cihaz ve eşyaların tozu alınmalı, oda zemini dezenfektan solüsyonla yıkanmış paspasla temizlenmelidir. Ameliyat odasının temizliği temiz alandan kirli alana doğru yapılmalıdır. Tıbbi atıklar “Atık Yönetimi Talimatına” uygun olarak uzaklaştırılmalıdır, kirli kompresler araları havalandırılmadan kontrol edilmeli ve çamaşır sepetine atılmalıdır. Kesici-delici aletler ve tıbbi atıklar kesici-delici alet kutusuna atılmalıdır. Ameliyat odasında kırmızı renkli çöp poşeti kullanılmalı ve her ameliyattan sonra değiştirilmelidir. Kan ve vücut sıvılarıyla kirlenmiş yüzeylerden organik materyaller kağıt havlu ile emdirilerek arındırılmalı ve “Sterilizasyon/Dezenfeksiyon Talimatı”na uygun olarak dezenfekte edilmelidir. Ameliyat odasının zemini uygun dezenfektan solüsyonla paspaslanmalı ve kurulanmalıdır. Ameliyat odasına yeni hasta alınmadan önce monitör, ameliyat masaları, vb. hızlı yüzey dezenfektanı kullanılarak dezenfekte edilmelidir. Temizlik ve dezenfeksiyon için kullanılacak solüsyonlar her ameliyattan sonra değiştirilmelidir. Gün bitiminde ameliyat odasında bulunan tüm taşınabilir alet ve cihazlar dışarı çıkarılmalıdır. Oda zeminine dezenfektan solüsyonla ıslak vakum uygulanır. Oda dışına çıkarılan tüm cihaz ve aletlerin yüzey ve tekerlekleri dezenfekte edilerek odaya yerleştirilir. Cerrahi el yıkama ve atık lavaboları temizlendikten sonra dezenfekte edilmelidir. Ameliyathane koridorlarına dezenfektan solüsyonla ıslak vakum uygulanmalıdır. Ameliyathane içindeki ofis, vb. alanlarda normal temizlik yapılmalıdır. Cerrahi yara sınıflamasına göre kontamine ya da kirli-infekte sınıfına giren ameliyatlardan (gazlı gangren dahil ) ve Hepatit B,Hepatit C ve HIV ile infekte hastaların ameliyatlarından sonra diğer ameliyatlardan farklı olarak özel bir temizlik ve dezenfeksiyon yapılmamalıdır. Bu tür ameliyatlardan sonra ameliyat odasının kapatılmasına gerek yoktur. MRSA ve VRE + gibi epidemiyolojik açıdan önem taşıyan, hasta ya da çevresi ile direk veya indirek temas yoluyla bulaşabilen mikroorganizmalarla kolonize ve/veya infekte hastaların ameliyatlarından sonra yapılan ameliyat odası temizlik ve dezenfeksiyonu da aynı şekildedir. Bu tür hastalara “sıkı temas izolasyonu” uygulandığından hasta ile temas eden kişilerin steril olmayan gömlek ve eldiven giymesi gereklidir. Aynı şekilde yapılan ameliyat odası temizlik ve dezenfeksiyonunun dışında hastanın transferinde kullanılan sedyeler hızlı etkili yüzey dezenfektanı kullanılarak dezenfekte edilmelidir. Aside direçli basil pozitifliği olan tbc, suçiçeği, kızamık gibi solunum yoluyla bulaşan hastalıklarda solunum izolasyonu uygulanır. Bu tür izolasyon uygulaması gerektiren hastalarda infeksiyon hastalığı veya şüphesi olan hastalar izolasyon sonlandırılmadan acil durumlar dışında ameliyata alınmamalıdır. Hastaya acil müdahele gerekiyorsa günün son ameliyatı olarak alınmalıdır. Hasta bekletilmeden ameliyat odasına alınmalı ve ameliyat süresince oda kapıları kapalı tutulmalıdır. Bu tür hastaların ameliyatı sırasında tüm cerahi ekip N–95 maskesi takmalı, hasta da transferi sırasında cerrahi maske takmalıdır. Hasta ayılma sürecini ameliyat odasında ya da tek kişilik oda da geçirmeliidr. Bu tür hastaların ameliyatından sonra yapılan temizlik ve dezenfeksiyon aynı şekildedir. Yalnız bu işlem bittikten sonra oda kapısı kapatılarak iki saat süreyle odaya girişler engellenmelidir. Ameliyathane de çalışan tüm ekibin kan yoluyla bulaşan hastalıklara maruz kalma riskini minimuma indirmek için standart önlemlere uyulmalıdır. Bu nedenle tüm hastalara infekte olduğu varsayılarak yaklaşılmalıdır ve izolasyon kurallarına özenle uyulmalıdır. Gelişen teknolojiler sayesinde her yıl milyonlarca hastaya cerrahi ya da invaziv girişim uygulanmaktadır ve bu işlemler hastane infeksiyonlarının gelişme riskini arttırmaktadır. Hastane infeksiyonu sağlık kurumlarındaki en önemli kalite göstergelerinden biridir. Hastalara işlem ya da ameliyat sırasında kullanılan alet/malzemelerin sterilizasyon ve dezenfeksiyonunda yetersizlik hastane infeksiyonunun gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Sonuç olarak her kurum uluslar arası standartlar ışığında politikalar geliştirmeli, oluşturulan prosedür ve talimatlara uygun olarak dezenfeksiyon uygulamalarını standardize etmelidir. Uygun dezenfeksiyon düzeyi ve uygun dezenfekten ürünü seçilmeli, düzenli aralıklarla doğru kullanım ve aktivite kontrolü yapılmalıdır. Çalışanların bu konuda eğitimi sağlanmalı ve sürekli hale getirilmelidir. "

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanlarının Organ Bağışına Bakış Açılarının İncelenmesi

Amaç: Bu çalışma Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanlarının organ bağışına bakış açılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem:İlgili literatür incelenerek sosyo-demografik ve organ nakline yönelik inanç ve düşünceler veri formu oluşturulmuştur. Araştırmayı kabul eden 82 öğretim elemanın organ nakline yönelik düşünceleri belirlenmiştir. Elde edilen veriler sayı yüzde ve kikare testi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya fakültelerden katılım eşit olarak sağlanamamıştır. (Tıp %43,9, Güzel sanatlar %40,2, İlahiyat % 15,9). Katılımcıların %62,2’si erkek, %46,3’ü yardımcı doçent, %68,3’ü evli, %95,1’i uzun yıllardır ilde yaşamış, annelerinin %42,7’si ilkokul, babalarının %42,7’si üniversite mezunudur. Organ bağışı hakkında bilgisi olan %93, 9 kişidir. İlahiyat ve güzel sanatlar fakültesi katılımcılarının %32.9’i gazete ve dergilerden bu bilgiyi öğrenmiştir. %72 kişi kadavra ve canlıdan organ bağışı alınabileceğini, %87,8’i kadavradan organ alınmasını olumlu ve yararlı bulduğunu belirtmiştir. %86,6 kişi organ bağışında bulunmamıştır. %53.7 kişi organ bağışı yapmak istemektedir. Bağış yapmak istemeyenlerin %23.2’si sağlık personeline güvenmemektedir. Ailesinden bu konu hakkında destek alanlar %50’dir.Yakınlarına organ bağışı yapmak isteyen %89’dur. Organ bağışı hakkında eğitim almak isteyen %45,1 kişi bulunmaktadır. %97,6’sına göre ülkemizde yeterli organ bağışı yapılmamaktadır. Dini yönden organ bağışını olumlu bulan %85,4’tür, ancak üç grup arasında anlamlı bir fark vardır ,fark ilahiyat fakültesinde görevli akademisyenlerden kaynaklanmaktadır (p<0,05). %70,7’si dini inanışların yeterli organ bağışını engellediğini düşünmektedir ve üç grup arasında anlamlı bir fark vardır ,fark ilahiyat fakültesinde görevli akademisyenlerden kaynaklanmaktadır (p<0,05).Yaşarken bağış yapmak isteyen %24,4 kişidir ve üç grup arasında da bir fark yoktur (p>0,05). Sonuç: Ülkemizde organ bağışı üç akademisyen grubuna göre de yeterli düzeyde yapılmamaktadır. Ancak dini yönden organ naklinin sakıncalarının olduğunu düşünen,yaşarken organ nakli yapmak istemeyen akademisyenler de bulunmaktadır. GİRİŞ Dünyanın her yerinde insanlar yaşamlarının belli dönemlerinde sağlık problemi yaşamışlar ve en iyi tedavi yöntemlerini kullanarak tedavi olmak istemişlerdir. Organ yetmezliği insanlığın yaşadığı sağlık sorunlarından bir tanesidir. Organ nakli, geri dönüşü olmayan yaşansal organ yetmezliklerine karşı başarılı bir tedavi yöntemi olmasının yanı sıra, hasta bireylere ikinci bir yaşam şansı da tanımaktadır (Özmen, 2008). En basit tanımıyla organ nakli vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden( kadavradan) alınan sağlam ve aynı görevi üslenecek bir organın nakledilmesi işlemidir (Gezer, 2007). Organ bağışı; kişi hayatta iken ,serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesidir (Akış, 2008). Organ nakilleri için organlar; canlı akraba verici,akraba olmayan verici veya ölü (kadavra) vericiden olabilmektedir (Vatanoğlu, 2007). Dünya ölçeğinde aktarımların büyük kısmı ölü vericilerden sağlanan organlarla yapılmaktadır. Ülkemizde ise organ nakillerinin çoğu akraba olan canlıdan elde edilen organlarla gerçekleştirilmekte olup bu durum toplum genelinde öldükten sonra organlarının alınmasını kabul etmeme yaklaşımının yaygın oluşundan kaynaklanmaktadır (Akın, 2007). Bu sorunun çözülebilmesi için başta sağlık görevlileri olmak üzere toplumun her bireyinin yeterli bilgi ve bilince sahip olması gerekmektedir (Naçar, 2001). Günümüzde kalp, akciğer, karaciğer, böbrek, pankreas, ince bağırsak, kemik iliği, kan, deri, kornea gibi yaşamsal önemi olan pek çok organın nakli gerçekleştirilebilmektedir (Özdağ, 2001). Türkiye de yeterli sayıda organ nakli merkezi ve deneyimli bilim adamı olmasına rağmen, nakil sayılarının henüz istenen düzeye ulaşmamasının nedeni toplumun organ bağışı konusuna duyarsız kalmasıdır (Özkan, 2005) Yapılan çeşitli çalışmalar insanların organ nakli konusundaki görüşlerini oluştururken eğitim,sosyo-ekonomik düzey, kültür ve dinin önemli faktörler olduğunu göstermiştir (Özer Gök , 2008). Organ bağışı konusundaki engeller araştırılırken üzerinde en fazla durulan konulardan birisi de dini inançlardır. İslam dini açısından organ bağışının herhangi bir sakıncası bulunmadığı Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun 3.3.1980 tarihli 396 sayılı kararında belirtilmiştir. ( Özdağ, 2001). Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, organ bağışını insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlamıştır (ONKOD, 2007). Ülkemizde organ bağışıyla ilgili çalışmalar ve uygulamalar 1979 yılında çıkarılan, Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli yasasına göre yapılmaktadır. Yasaya göre yeni doğmuşta 60 yaşa kadar olan ölülerden organ alınabildiği gibi, 18 veya üstünde bir yaşta olup aklı dengesi yerinde olan herkes organ bağışında bulunabilir (Göz, 2007). Organ nakliyle ilgili çalışmalar dünyada ilk olarak Macar cerrahı Dr. Ulman tarafından 1902 yılında hayvanlar üzerinde gerçekleştirildiği bilinmektedir (Özer Gök, 2008). Ülkemizde ise ilk başarılı organ nakli 3 Kasım 1975 yılında Dr. Mehmet Haberal ve ekibince Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde bir anneden oğluna yapılan canlıdan canlıya böbrek nakli olmuştur (Özkan, 2005). Organ bağışı yetersizliği tüm dünya için ortak bir sorundur. (Özmen, 2008). Doku ve organ nakli çalışmaları açısından ileri düzeyde olan Amerika Birleşik Devletleri’nde bile temin edilen ve kullanılmak üzere çıkarılan organ transplantasyon için gerekli olan talep sayısını karşılamamaktadır. Türkiye’de de birçok kronik yetmezliği olan hastaya doku ve organ eksikliği nedeniyle doku ve organ nakli yapılamamaktadır ( Güden, 2007).Organ bağışlarını arttırabilmek için, halkın bu konudaki yetersiz bilgisine ve olumsuz tutumunu gidermek, toplumda bu alanda oluşmuş engelleri aşmak gerekmektedir (Naçar, 2001). Bunun için öncelikle sağlık çalışanları olmak üzere toplumun her bireyinin özelliklede eğitimli kişilerin yeterli bilgi ve bilince sahip olması gerekir. AMAÇ Çalışmamızın amacı; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanlarının Organ Bağışına Bakış Açılarını İncelemek amacıyla yapılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma tanımlayıcı niteliktedir. Bu çalışma 2008 yılında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesinde yapılmıştır. Çalışmanın evrenini ve örneklemini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesinin 96 öğretim elemanından oluşmuştur. Çalışmanın gerçekleştirilebilmesi için fakülte dekanlıklarından yazılı izin alınmıştır. Çalışmaya alınan öğretim elemanlarının organ bağışına bakış açıları araştırmacılar tarafından literatür taranarak oluşturulmuş anket formuyla saptanmıştır. Araştırmamızın anket soruları 30 kapalı uçlu sorudan meydana gelmiş olup araştırmacı tarafından çalışmanın amacı ve soru kağıdının içeriği hakkında öğretim elemanlarına bilgi verilmiştir. Çalışmaya katılmak için öğretim elemanlarının sözlü onayları alınmıştır. Akademisyenlerden 5 kişi çalışmayı reddetmiş, 9 kişiye de ulaşılamamıştır. Bu araştırma sonucu toplam bilgilerin veri girişi ve istatistiksel analizi SPSS 11.00 paket programından yararlanılarak yapılmıştır. İstatistiksel değerlendirme “ ki-kare testi” yöntemi ve sayı yüzdelikleri kullanılarak yapılmıştır. BULGULAR Araştırmada öğretim elemanlarının % 53.7’ si 36-45 yaş grubunda, % 62.2’si erkek, %95.1’i ilde yaşamakta, %68.3’ü evli, %42.7’sinin annesinin eğitim durumu ilkokul, %42.7’sinin babasının eğitim durumu üniversitedir. Öğretim elemanlarının %46.3’ü yardımcı doçent, % 43.9’ünün akademik bölümü tıp, %40.2’sinin güzel sanatlar, %15.9’ü da ilahiyat fakültesindendir (Tablo 1). Tablo 1: : Çalışmaya Katılan Öğretim Elemanlarının Demografik Özellikleri Özellikler ( n=82) Sayı % Yaş grupları 26-35 36-45 46-55 56-65 23 44 13 2 27.9 53.7 15.8 2.4 Cinsiyet Kadın Erkek 31 51 37.8 62.2 Yaşadığı Yer İl İlçe Köy 78 3 1 95.1 3.7 1.2 Medeni Durum Evli Bekar 56 26 68.3 31.7 Anne Eğitimi Okur-Yazar Değil İlkokul Lise Üniversite 9 35 26 12 11.0 42.7 31.7 14.6 Baba Eğitimi Okur-Yazar Değil İlkokul Lise Üniversite 2 27 18 35 2.4 32.9 22.0 42.7 Akademik Ünvanı Profesör Doçent Yardımcı Doçent Uzman, Öğretim Görevlisi Asistan 7 13 38 2 20 2 8.5 15.9 46.3 2.4 24.4 2.4 Akademik Bölüm Tıp Güzel Sanatlar İlahiyat 36 33 13 43.9 40.2 15.9 Öğretim elemanlarının organ bağışı ile ilgili düşünceleri yer almaktadır. % 93.9’unun organ bağışı hakkında bilgisinin bulunduğu, % 32.9’ unun da bu bilgiyi gazete ve dergiden edindiklerini ifade etmişlerdir. Organ bağışında bulunanların oranı % 13.4 iken bağışta bulunmayanların oranı % 86.6’dır. Organ bağışı yapmak isteyenlerin oranı %53.7’dir. Bağışta bulunmak istemeyen ve kararsız olan 36 kişinin % 23.2’si sağlık personeline güvenmediğini ifade etmiştir, %17.1’i neden belirtmediğini, %2.4’ü cesede eziyet olarak gördüğünü % 1.2’sinin de dini ve geleneksel nedenleri olduğunu söylemiştir. Çalışmaya katılanların %72.0’ ı bağışlanacak organların hem canlıdan hem de kadavradan alınabileceğini söylemişlerdir. % 87.8’ i de kadavradan organ alınımını yararlı ve olumlu bulduğunu ifade etmiştir. Öğretim elemanlarının %41.5’ inin bağışın nereden yapıldığını bildiklerini, bağış yapmaya karar verdiklerinde de % 50.0‘nin ailelerinin kendilerini destekleyeceklerini söylemişlerdir. % 69.5’i öldükten sonra organlarının yakınları tarafından bağışlanmasını istemişlerdir. Öğretim elemanlarından % 85.4’ü dini yönden organ bağışını uygun bulmakta ve % 4.9’ü dini yönden uygun bulmamaktadır. % 97.6’si ülkemizde yeterince organ bağışı yapılmamakta olduğunu ve % 70.7’si de yeterince organ bağışı yapılmamasında dini inanışların etkisi olduğunu ifade etmişlerdir. Organ bağışı ile ilgili eğitim alma durumunda % 54.9’ u eğitim almak istemezken %45.1’i bu konuda eğitim almak istemektedir (Tablo 2). Tablo 2: Çalışmaya Katılan Öğretim Elemanlarının Organ Bağışı İle İlgili Tutumları Düşünceler n % Organ bağışı hakkında bilgisi bulunma Evet Hayır 77 5 93.9 6.1 Organ bağışı konusundaki bilgi kaynakları Gazete- Dergi Okul Çevre Sağlık Kuruluşu Diğer Hepsi 27 13 5 11 15 6 32.9 15.9 6.1 13.4 18.3 7.3 Bağış yapılacak organların bulunma şekli Kadavra Canlı Her ikisi Bilmiyorum 11 9 59 3 13.4 11.0 72.0 3.7 Kadavradan organ alımına yönelik düşünce Karasızım Olumlu Olumsuz 7 72 3 8.5 87.8 3.7 Organ bağışında bulunma durumu Evet Hayır 11 71 13.4 86.6 Organ bağışında isteme durumu ( n:80) Evet Hayır Kararsızım 44 7 29 53.7 8.5 35.4 Organ bağışlamayı düşünmeme nedenleri ( n:36) Dini ve Geleneksel Cesede eziyet Sağlık Personeline güvenmiyorum Neden belirtmiyorum 1 2 19 14 1.2 2.4 23.2 17.1 Bağışın nereden yapılacağını bilme durumu ( n: 54) Evet Hayır 34 20 41.5 24.4 Bağış yapmaya karar verdiğinde ailenin destekleme durumu Evet Hayır Bilmiyorum 41 6 35 50.0 7.3 42.7 Kendisi öldükten sonra yakınlarının, organlarını bağışlamalarını isteme durumu Evet Hayır Kararsızım 57 3 22 69.5 3.7 26.8 Ailede birine organ gerekli olsa bağışta bulunma durumu Evet Hayır Bilmiyorum 73 1 8 89.0 1.2 9.8 Dini yönden organ bağışını uygun bulma durumu Evet Hayır Kararsızım 70 4 8 85.4 4.9 9.8 Ülkemizde yeterince organ bağışı yapılma durumu Evet Hayır Bilmiyorum 1 80 1 1.2 97.6 1.2 Organ bağışının yeterince yapılmamasında dini inanışların etki durumu Evet Hayır Bilmiyorum 58 19 5 70.7 23.2 6.1 Organ bağışıyla ilgili eğitim almak isteme durumu Evet Hayır 37 45 45.1 54.9 Dini yönden organ bağışını olumlu bulan %85,4’tür, ancak üç grup arasında anlamlı bir fark vardır, fark ilahiyat fakültesinde görevli akademisyenlerden kaynaklanmaktadır (p<0,05). %70,7’si dini inanışların yeterli organ bağışını engellediğini düşünmektedir ve üç grup arasında anlamlı bir fark vardır, fark ilahiyat fakültesinde görevli akademisyenlerden kaynaklanmaktadır (p<0,05).Yaşarken bağış yapmak isteyen %24,4 kişidir ve üç grup arasında da bir fark yoktur (p>0,05). TARTIŞMA Organ bağışı günümüzde önemli bir tedavi yöntemidir. Bununla birlikte organ bağışına halkın yeterli ilgiyi göstermemesi, her geçen gün doku ve organ bekleyen kişi sayısını arttırmaktadır. Organ bağışını arttırabilmek için halkın bu konudaki yetersiz bilgisini ve olumsuz tutumunu gidermek, halkı bu konuda eğitmek gerekmektedir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanlarının Organ Nakline Bakış Açısına bakmak için yapmış olduğumuz çalışma sonucu; öğretim elemanlarının %93.9’unun organ nakli konusunda bilgisinin bulunduğunu göstermiştir. Akış ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmada da çalışmaya katılanların %72’si doku ve organ nakli konusunda bilgi sahibidir. Organ nakli konusunda bilgi düzeyi arttıkça organ bağışlama oranı da artacağı için bu konudaki bilgi seviyesinin yüksek olması organ naklinin geleceği konusunda umut vericidir. Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının % 32.9’u organ bağışı konusundaki bilgi kaynağının gazete ve dergi olduğunu söylemiştir. Özer Gök ve arkadaşlarının (2008) yaptıkları araştırmada da araştırmaya katılanlar organ bağışı hakkındaki bilgilerin çoğunu ( %43.4) televizyon, gazete, radyo gibi basın organlarından edindiklerini söylemişlerdir. Öğretim elemanlarının bağış yapılacak organı bilmesi konusunda %72’ si hem canlıdan hem de kadavradan alınabileceğini söylemişlerdir. Özmen ve arkadaşlarının (2008) yaptığı çalışmada ise katılanların %70.3’ü bağış yapılabilecek organın en çok kadavradan alınabileceğini söylemişlerdir. Kadavradan organ alımına yönelik öğretim elemanlarının %87.8’i bu durumu olumlu ve yararlı bulduğunu belirtmişlerdir. Özer Gök ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, çalışmaya katılanların kadavradan organ alımına yönelik düşüncelerine bakıldığında % 62.3’ü olumlu bulurken, %26.4’ü bu konuda kararsız kalmışlardır. Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının %86.6’si organ bağışında bulunmazken %13.4’ü organ bağışında bulunmuştur. Bununla birlikte % 54.7’ si organ bağışında bulunmak istememekte, % 35.4’ü de kararsız kalmaktadır. Naçar ve arkadaşlarının (2001) yapmış oldukları çalışmada da katılımcıların % 72.3’ü organ bağışlamayı düşünmekte, %26.2’ si ise organlarını bağışlamayı düşünmemektedir. Çalışmamıza katılan öğretim elemanlarının organ bağışında bulunmama nedenlerini belirtecek olursak %23.2’si sağlık personeline güvenmemekte, %17.1’i neden belirtmemekte, %1.2’ si de bu durumu dini ve geleneksel nedenlere bağlamaktadır. Organ bağışında bulunmayanların %27.8’i kişisel tercihi olduğunu %13’ ü dini ve geleneksel nedenlerden dolayı olduğunu % 7.4’ü hekimlere güvenmediğini, %5’i ise cesede eziyet olarak gördüğünü belirtmiştir. Çalışmamıza katılan öğretim elemanları bağış yapmak istediklerinde % 41.5’i nereden bağış yapacaklarını bildiklerini söylemişlerdir. Özmen ve arkadaşlarının(2008) yaptığı çalışmada ise katılanların % 55.7’si organ bağışlamak istediklerinde yapılması gerekenleri bilmediklerini ifade etmişlerdir. Naçar ve arkadaşlarını (2001) yapmış oldukları çalışmada da katılanların % 86’sı organ bağışlamak isterse ne yapacaklarını bilmediği saptanmıştır. Bu çalışmalar organ bağışının nasıl ve ne şekilde yapılacağı konusunda yetersiz bilgi düzeyini göstermektedir. Bu konuda eğitimler verilerek bilgi düzeyi yükseltilmelidir. Öğretim elemanlarına organlarını bağışlamaya karar verse ailenin destekleme durumu sorulduğunda %50’si evet %42.7’si bilmiyorum %7.3’ü ise hayır demişlerdir. Göz ve arkadaşlarının (2007) yapmış olduğu çalışmada %21.9’u ailelerinin üzüleceklerini ifade etmiş ve bunun etkisi ile bağışta bulunmadıklarını belirtmişlerdir. Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının %69.5’i kendisi öldükten sonra yakınlarının organlarını bağışlamalarını istemişlerdir. %26.8’i bu konuda kararsız kalırken %3.7’si ise bağışta bulunmalarını istemektedir. Özmen ve arkadaşlarının(2008) yapmış olduğu çalışmaya katılanların kendisi öldükten sonra yakınlarının organlarını bağışlamaya tepkisi %47’si olabilir %42.6’sı kararsızım derken %8.8’i ise kesinlikle olmaz demişlerdir. Öğretim elemanlarına “ailede birine organ gerekli olsa bağışta bulunur musunuz” diye sorulduğunda %89’u evet demişken %9.8’i bu konuda kararsız kalmıştır. Özer Gök ve arkadaşlarının (2008) yapmış olduğu çalışmada aileden birine organ gerekli olsa bağışta bulunmak isteyenlerin oranı %96.2’dir %1.9’u ise bu konuda kararsızdır. Aynı şekilde Güden’ in din görevlileri üzerinde yapmış olduğu çalışmada din görevlilerinin %54’ü ailede birine organ gerekli olsa bağışta bulunurum demişlerdir. Bu oranlar ailenin yaşamımızdaki önemini göstermektedir. Başkaları için bağışta bulunmakta tereddüt ederken kendi ailemizden birine gerekli olduğunda bağışta bulunma oranının yükseldiğini görmekteyiz. Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının %85.4’ü organ naklini dini yönden uygun bulmaktadır.%9.8’i bu konuda kararsızken %4.9’u ise organ naklini dini yönden uygun bulmadığını belirtmiştir. Özmen ve arkadaşlarının(2008) yapmış oldukları çalışmada organ naklini dini yönden uygun bulanların oranı %51.7’dir. Naçar ve arkadaşlarının (2001) yaptıkları çalışmada da uygun bulanların oranı %66.6 bulunmuştur. Dini açıdan organ bağışını uygun olduğunu düşünenlerde organ bağışlama oranı daha yüksektir. Güden (2007)’ in yapmış olduğu çalışmada din görevlilerinin %61.3’ü dini yönden organ naklini olumlu bulurken %35.4’ü bu konuda kararsız kalmaktadır. “Yeterli düzeyde organ bağışı yapılmakta mıdır.” sorusuna öğretim elemanlarının %97.6’sı hayır cevabını vermiştir. Yapılan literatür çalışmalarında bu düşünceyi desteklemektedir. Gelişmiş ülkelerde dahi ihtiyaç duyulan doku ve organ sayısına karşılık bağışta bulunulan organ sayısı daha azdır. Türkiye’de de her geçen gün doku ve organ ihtiyacı artmaktadır. Bunun için halkın daha çok bilinçlenip organ bağışında bulunması gerekmektedir. Çalışmada yaşarken bağış yapmak isteyen %24,4 kişidir ve organ bağışının eksikliği konusunda dini inançların etkisinin olma durumuna öğretim elemanlarının %70,7’si “Dini inançların etkisi vardır.” demiştir. Üç grup arasında ilahiyat fakültesi öğretim elemanlarından bazıları %23.2’si bu konu üzerine dini inançların etkisinin bulunmadığını belirmiştir. Göz ve arkadaşlarının (2007) organ bağışı konusu ile ilgili olarak yapmış oldukları araştırmanın sonucunda ise dini inançların organ bağışı üzerine olumsuz etkisinin fazla olmadığını ortaya koymaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’ nunda organ bağışının insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlamış olması nedeniyle olsa gerek ülkemizde dini inançların organ bağışını olumsuz boyutta etkileyecek kadar etkili olmadığı düşünülmektedir. ( ONKOD 2007) Çalışmada dini yönden organ naklin Çalışmaya katılan öğretim elemanlarının organ nakli konusunda %54.9’u eğitim almak istemezlerken %45.1’i ise bu konuda eğitim almak istemektedirler. Literatür çalışmalarında da organ bağışı konusunda bilgi edinme isteğinin olduğu görülmektedir. Göz ve arkadaşlarının (2007) yapmış olduğu çalışmada da organ nakli ile ilgili çalışma yapıldığında %50’si katılırım derken %42’si katılmam demiştir. SONUÇ Çalışmadan elde edilen verilere göre öğretim elemanlarının büyük bir çoğunluğunun organ nakli konusunda bilgisi vardır. Bununla birlikte ülkemizde organ bağışı üç akademisyen guruba göre de yeterli düzeyde yapılmamaktadır. Akademisyenlerin büyük bir bölümü dini yönden organ naklini uygun bulmaktadır. Ancak dini yönden organ naklinin sakıncalı olduğunu düşünen akademisyenlerde vardır. Ülkemizde yeterince organ naklinin yapılmamasında dini inançların etkisinin olduğunu düşünen akademisyenler vardır. Aile bireylerine organ bağışlamak konusunda istekli olan grubun, öldükten sonra organ bağışı konusunda ailesel ve illegal uygulamalardan korkmak gibi duyguları vardır. Bu duygu ve düşünce organ bağışını azltmıştır. Yaşarken organ bağışı yapılması ve organ nakli konularında bilgi verilerek toplumun önemli liderleri olan akademisyenler başta olmak üzere halkın eğitilmesi sağlanmalıdır. Dini açıdan bir sakıncanın bulunmadığını yönelik halkın şüpheleri giderilmeli, televizyon, radyo, gazete gibi basın organlarında organ nakli ile ilgili bilgilendirici yayınlar yapılarak daha geniş alanlara ulaşıp halkın bilgilendirilmesi ve organ nakli için teşvik edilmesi sağlanmalıdır. KAYNAKLAR Akçiçek, F, Atabay G,Başçı A, Evert J,Darthaut M. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji B.D / İzmir. “Organ Nakli ve Tıbbi Ahlak”. Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi 1994:3:33-33 Akın H,Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ve Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Temel Biyoetik Konuları Hakkındaki Görüşleri.Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D/Yüksek Lisans Tezi/Adana 2007 Alat i , Akpınar M ,Eğri M , Aydın N, Aydemir K, Aldemir M, Eroğlu T, Özgür B, Erbatı F, Nisanoğlu U. “Doku ve Organ Naklinde Hasta ve Yakınlarının Görüşleri”. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi ve Halk Sağlığı A.D / Malatya . Anadolu Kardiyolog Dergisi 2007:7:316-7 Akış M, Katırcı E, Uludağ H, Küçükkılıç B, Gürbüz T, Türker Y, Kayacan H, Öngel K, Gül H, “Süleyman Demirel Üniversitesi Personelinin Organ-Doku Bağışı ve Nakli Hakkındaki Bilgi ve Tutumları “SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi 2008:15(4):28-33 Barbara J, Daly RN ,Phd “End-Of-Life Decision Making, Organ Donation and Critial Care Nurses . Vol 126, No2 April 2006 Gezer N,Kocaoğlu T,Çağatay S, Akman Z, Sarıgün S, Adnan Menderes Üniversitesi Ebelik ve Hemşirelik Öğrencilerinin Organ Nakli Hakkındaki Bilgi ve Görüşlerinin İncelenmesi Türk Cerrahi Ameliyathane Hemşireliği Kongre Kitabı 4-8 Eylül 2007 Güden E A, “Din Görevlilerinin Organ Nakli ve Bağışına Bakış Açıları” Halk Sağlığı A.D Yüksek Lisans Tezi / Kayseri Ağustos 2007 Göz F, Gürelli Ş, “Yoğun Bakım Hemşirelerinin Organ Bağışı ile İlgili Düşünceleri, Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007,Cilt:2 Sayı:5,77-88 Hoşcoşkun C, “ Ulusal Koordinasyon Sistemi ve Getirdikleri” Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği 5. Kongresi 13-17 Eylül 2006 Naçar M, Çetinkaya F, Kanyılmaz D, Tokgöz B, Utaş C “Hekim Adaylarının Organ Nakline Bakış Açıları” Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi 2001:10(2):123-128 Organ Bağışı. www.tip2000.com/tedavi/organb.html Erişim Tarihi: 06.04.2009 Organ Bağışı ve Genel Bilgiler. www.istanbulsaglık.gov.tr Erişim Tarihi: 06.04.2009 Organ Nakli Haftası (www.bsm.gov.tr) (Ted-organnakli2004) Erişim Tarihi: 06.04.2009 Organ Nakli Koordinadörlüğü Derneği (ONKOD), 2007; http://onkod.org/forum/viewtopic.php?f=6&t=8 Erişim Tarihi:06.04.2009 Özdağ N, “Organ Nakli ve Bağışını Toplumun Bakış Açısı” Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2001,5(2) Özer Gök F, Yavuz A, Beydağı K.D, Fidancıoğlu H, Akın E, Şanlı i, Tembela H, Bozkurt L, Urak S, “Pamukkale Üniversitesi Denizli Yüksek Okulunda Öğrenim Gören Bir Grup Öğrencinin Organ Nakli ve Bakışına Yönelik Görüşleri ve Bilgi Düzeylerine Eğitimin Etkisi. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni 2008:7(1):39-46 Özmen D, Çetinkaya A, Sarızeybek B, Zeybek A, “Celal Bayar Üniversitesi Manisa Sağlık Yüksek Okulu Öğrencilerinin Organ Bağışına İlişkin Bilgi ve Görüşleri 2008:28:311-318 Sheila MGore, Deborah J G, Annabel J H, “Organ Donation From Intensive Care Units in England and Wales: two Year Confidential Audit Of Deaths Intensive Care 8 Şubat 1992 Volume:304 BMJ (1992:304:349-55) Teresa J, Shafer RN, MSN, CPTC, Dennis W, MPA, John C, MD, MPH Francis A, Zampiello MD, Virginia M, RN,MPH,CPTC, Jade P, MPA “Critical Care Nurse” Vol:26, No:2 Nisan 2006, 33 Vatanoğlu E, “Türkiye’de Yasal ve Etik Boyutuyla Organ Nakli Hakkında Anket Araştırması ve Sonuçları, Doktora Tezi İstanbul 2007 Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı Uzun Ö, “Cerrahide Etik (Organ Bağışı ve Transplantasyon) 4. Ulusal Cerrahi ve Ameliyathane Hemşireliği Kongresi 22-26 Ekim 2003, İzmir Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı "

Bir Üniversite Hastanesinin Cerrahi Kliniklerinde Yatan Hastaların Hemşirelik Bakımından Memnuniyetinin Belirlenmesi

GİRİŞ Günümüzde, hasta memnuniyeti, nitelikli hizmet sunumu açısından, sağlık kurumlarının öncelikli ve önemli konuları arasında yer almaktadır. Hasta memnuniyeti, beklentilerinin karşılanması sonucunda hastaların duydukları mutluluk derecesidir. Hasta beklentileri ile hizmeti algılamaları arasında olumlu bir ilişki vardır, dolayısı ile beklentilerine ulaşan hastalar hizmetten memnun olabilmektedirler (González-Valentín et al. 2005; Uzun 2001). Hastaların hemşirelik bakımından memnuniyetine ilişkin sonuçlar, hemşirelik bakımının dolayısı ile kurumun sağlık hizmet kalitesinin önemli göstergelerinden biridir (Uzun 2003; Walsh and Walsh 1999). Hasta memnuniyeti, hasta açısından hizmetin yapı ve sürecinin değerlendirilmesine yardım eden bir sonuç ölçümüdür. Aynı zamanda, sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesinde ve tasarımında, araştırma, yönetim ve planlama işlevleri için de önemli bir bilgi kaynağıdır (Yürümezoğlu 2007). Kurumların, hastaların hemşirelik bakımından memnuniyetini ölçmesi ve sonuçlar doğrultusunda hemşirelik uygulamalarında, süreçlerinde ve planlarında gerekli değişiklikleri yapması hemşirelik hizmet kalitesini yükseltmede etkili olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, bir üniversite hastanesinin cerrahi kliniklerinde yatan hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyini ve hastaların bazı sosyodemografik özellikleri ile memnuniyet düzeyi arasında ilişki olup olmadığını belirlemekti. YÖNTEM VE GEREÇ Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikte olan bu çalışma, Mart -Mayıs 2008 tarihleri arasında, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Cerrahi kliniklerinde (Genel Cerrahi, Göğüs Cerrahisi, Göz Hastalıkları, Kalp ve Damar Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Nöroşirurji, Ortopedi ve Travmatoloji, Plastik Cerrahi, Üroloji) yatarak tedavi olan hastalar üzerinde yürütüldü. Belirtilen tarihlerde cerrahi kliniklerden taburcu edilen, çalışmaya alınma ölçütlerine uyan ve veri toplama formlarını tam olarak dolduran 207 hasta çalışmanın örneklemini oluşturdu. Okuma yazma bilen, 18 yaş ve üzerinde olan, klinikte en az iki gece geçirmiş, iletişim kurulabilen ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden hastalar çalışma kapsamına alınmıştır. Verilerin toplanmasında, hastaların sosyodemografik ve klinik özelliklerine ilişkin 9 sorudan oluşan “Hasta Tanıtım Formu” ve “Newcastle Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Ölçeği-HBMÖ” kullanıldı. Veriler, taburcu olan hastalara hastaneden ayrılmadan önce yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak toplandı. Newcastle Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Ölçeği (HBMÖ), 1995 yılında Thomas ve arkadaşları (1995) tarafından geliştirilmiştir (Thomas et al 1995). Ölçeğin Türkçe formunun geçerlilik ve güvenirlilik çalışması 2003 yılında Uzun tarafından yapılmıştır (Uzun 2003). HBMÖ hastanın, hasta odasında kaldığı sürece, hemşirelik bakımının çeşitli yönlerinden memnuniyetini değerlendirmede kullanılan, toplam 19 maddeden oluşan, her bir maddesi 1(Hiç Memnun Değildim) ile 5 (Tamamen Memnundum) arasında puanlanan likert tipi bir ölçektir. Puan değerlendirmesi, ölçekte bulunan tüm maddelerin puanları toplandıktan sonra 100’e dönüştürülerek 100 üzerinden yapılmaktadır. Puanların yüksek olması, hastaların hemşirelik bakımından memnuniyetinin yüksek olduğunu gösterir (Uzun 2003). Bu ölçekte nötr ortalama puan %50’dir. Hastaların algıladıkları bakıma yönelik puanlar %50’nin (100 üzerinden 50) altında ise hemşirelik bakımının kötü, %50’nin üzerinde ise iyi, toplam puanın %100 olması ise hemşirelik bakımının çok iyi olduğunu gösterir (Walsh and Walsh 1999). Bu çalışmadaki örneklem için HBMÖ güvenirlik çalışması yapıldı ve Cronbach’s alfa katsayısı r= .97 olarak bulundu. Etik ilkeler Çalışmanın yürütülebilmesi için hastane yönetiminden yazılı izin alındı. Bu çalışmada, gönüllü katılım ilkesi temel alındı ve çalışmanın amacı anlatıldıktan sonra çalışmaya gönüllü katılmayı kabul eden hastalardan sözel onay alındıktan sonra veriler toplandı. Hasta memnuniyet puan ortalamaları karşılaştırıldığında, klinik isimlerinin açıkça yazılmasının çalışanları olumsuz etkileyebileceği düşünülerek, klinik isimleri A’dan F’ye kadar büyük harflerle kodlandı. Verilerin istatistiksel analizi Veriler bilgisayar ortamında hazır istatistik paket programı (SPSS) kullanılarak değerlendirildi. Verilerin değerlendirmesinde, sayı ve yüzde dağılımı, Student’s t testi, Kruskal Wallis testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanıldı. BULGULAR Hastaların tanıtıcı özellikleri ile hemşirelik bakımından memnuniyet puan ortalamalarının karşılaştırmaları Tablo 1’de gösterildi. Çalışma kapsamına alınan hastaların yaş ortalamasının 46±17.42 (18 ile 80 yaş arası) ve çoğunlukla 45-64 (%37,7) yaş grubunda, erkek (%56.6, n=115) ve ilköğretim mezunu (%47.8, n=99) oldukları ve çoğunluğunun A kliniğinde (%25.1, n=52) yattığı belirlendi. Hastaların yaş grupları (F=.948, p=.389), cinsiyet (t=.801, p=.424) ve eğitim düzeylerine (X2KW=5.09, df=3, p=.165) göre hemşirelik bakımından memnuniyet puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (P>0.05). Bununla birlikte, HBMÖ puan ortalaması A kliniğinde en yüksek (80.54±17.02) ve B kliniğinde en düşük (65.53±17.3) olup kliniklere göre hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet puan ortalamaları arasında fark istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı idi (X2KW=23.72, df=5, P<0.001). (Tablo 1). Hastaların, çoğunlukla (%44,9, n=93) iki kişilik odada ve ortalama 10.08±9.09 gece (2 ile 45 gece arası) yattıkları belirlenmiştir. Hastaların hastanede kalış süreleri ve kaldıkları odadaki kişi sayısı ile hemşirelik bakımından memnuniyet durumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı (sırası ile; r=.004, r=.-065, P>0.05). Tablo 1. Hastaların Tanıtıcı Özellileri ile Hemşirelik Bakımından Memnuniyeti (N=207) Özellikler Sayı(%) Memnuniyet düzeyi Test - Anlamlılık (Ortalama±SS) Yaş grubu 18-44 yaş 94 (45.4) 75.01±18.70 F=.948, P>0.05 45-64 yaş 70 (33.8) 72.55±17.63 65 yaş ve üzeri 43 (20.8) 70.67±17.96 Cinsiyet Erkek 115 (55.6) 74.17±18.12 t=.801 P>0.05 Kadın 92 (44.4) 72.16±17.80 Eğitim Düzeyi Okur-yazar 50 (24.2) 70.33±16.13 X2KW=5.09, sd=3, P>0.05 İlk-orta öğrenim 99 (47.8) 75.47±18.44 Lise 36 (17.4) 69.91±19.09 Üniversite 22 (10.6) 75.64±17.19 Klinik A kliniği 52 (25.1) 80.54±17.02 X2KW=23.72, sd=5, P<0.001 B kliniği 42 (20.3) 65.53±17.3 C kliniği 36 (17.4) 77.63±16.91 D kliniği 30 (14.5) 68.87±17.42 E kliniği 25 (12.1) 67.83±17.27 F kliniği 22 (10.6) 75.98±16.74 Hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet puan ortalaması 73.28±17.96 olarak iyi düzeyde ve %90.8’nin (n=188) puan ortalaması %50’inin üzerinde idi. Hastaların hemşirelik bakımından memnuniyetine ilişkin puan dağılımları Tablo 2’de gösterildi. Hastaların %55’i (n=114) genel olarak hemşirelik bakım düzeyini iyi ya da çok iyi, %29’u (n=60) mükemmel, sadece %4’ü (n=9) yetersiz ya da çok yetersiz olarak, %11.6’sı (n=24) ise hemşirelik bakımının fena olmadığı şeklinde değerlendirme yapmışlarıdır. Ayrıca, hastalar hemşirelik bakımını 7 üzerinden ortalama 5.6 puan vererek (iyiden çok iyiye doğru) değerlendirmişlerdir. Hastaların, en çok, hemşirelerin hasta mahremiyetine gösterdikleri saygı (madde ortalaması: 3.98) ile bakım ve tedavi ile ilgili hasta gereksinimlerinin farkında olmalarından memnun oldukları (madde ortalaması.3.87); hemşirelerin hastanın durumu ve uygulanan tedaviye yönelik verdikleri bilgi ve bilginin yeterliliğinden en düşük düzeyde (madde ortalaması: 3.35) memnun oldukları belirlendi. Hastaların %86.5’i (n=179) bir sorunları olduğunda tekrar bu hastaneye gelmek istediklerini, %85.5’i de (n=177) bu hastaneyi başka kişilere önereceklerini belirtmişlerdir. Tablo 2. Hastaların Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Puanlarının Dağılımı Puanlar Sayı (%) 90 ve üzeri 40 (19.3) 80-89 48 (23.2) 70-79 34 (16.5) 60-69 33 (15.9) 50-59 33 (15.9) 49 ve altı 19 (9.2) TARTIŞMA Bu çalışmada, cerrahi kliniklerde yatan hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyinin genel olarak iyi (73.28±17.96) olduğu belirlenmiştir. Hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyi, gerek HBMÖ ile (Karaman, Uzun 2006; Uzun 2003) gerekse farklı ölçeklerle belirlenen diğer çalışma sonuçlarından (İpek-Çoban, Kaşıkçı 2008; Yıldırım ve ark. 2003) daha yüksek, ancak Yürümezoğlu (2007) ile Wals ve Walsh (1999) tarafından yapılan çalışmalarda belirlenen hasta memnuniyet düzeyinden daha düşük bulunmuştur. Karaman-Özlü ve Uzun (2006), farklı hastanelerin cerrahi kliniklerinde yatan hastalar üzerinde yaptıkları çalışmada, üniversite hastanesindeki hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet puan ortalaması 61.17±12.48 olarak belirlenmiştir. Uzun (2003)’un çalışmasında da cerrahi kliniklerde yatan hastaların HBMÖ puan ortalamaları 67.74±18.53 olarak belirlenmiştir. İpek-Çoban ve Kaşıkçı (2008), Hastanın Hemşirelik Bakımını Algılayış Ölçeğini kullanarak yaptıkları çalışmada, hastanede yatan 350 hastanın hemşirelik bakımından orta düzeyde, Yıldırım ve arkadaşlarının (2003) yaptıkları çalışmada ise hastaların hemşirelik bakımından kısmen memnun oldukları belirlenmiştir. Yürümezoğlu (2007)’nun çalışmasında, hastaların %81.4’ünün hemşirelik bakımından “memnun ve çok memnun” oldukları belirtilmektedir. Wals ve Walsh (1999), hastanede yatan 87 hasta üzerinde yaptıkları çalışmada, hastaların genel olarak hemşirelik bakımından memnun olduklarını ve %97.6’sının Newcastle HBMÖ puanlarının %50’inin üzerinde olduğunu belirlemişlerdir. Yürümezoğlu (2007), çalışmasında, hastaların, en çok hemşirelerin tedaviyi (ilaçları) zamanında uygulamalarından ve gizliliğe saygı göstermelerinden memnun oldukları, en az düzeyde de evde bakımla ilgili bilgi almadan memnun oldukları belirlenmiştir. Benzer şekilde, bu çalışmada da hastaların en yüksek memnuniyet alanının hemşirelerin hasta mahremiyetine gösterdikleri saygı ve en düşük memnuniyet alanının ise, bakım ve tedaviye yönelik hemşirelerden yeterli bilgi alma olduğu belirlenmiştir. Hastaların yapılan tedavi ve verilen bakıma ilişkin bilgi alma hakkı olmasına karşın bu alanda bazı yetersizlikler olduğu ve bunun da hastalarda memnuniyetsizliğe yol açtığı görülmektedir. Bu sonuçlar, çalışmanın yürütüldüğü hastanedeki hemşirelik bakımının, hastaları genel olarak memnun ettiğini, buna bağlı olarak da hastaların hemşirelik bakımını olumlu yönde değerlendirdiklerini, ancak, hastaların memnun olmadıkları bazı hemşirelik bakım alanlarına yönelik hemşirelik bakımının güçlendirilmesi gerektiğini de göstermektedir. Hastaların yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve yatılan gün sayısına göre hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Bu sonuç, daha önce yapılmış bazı çalışma sonuçları ile uyumludur (Özbaşaran 2001; Uzun 2003). Bununla birlikte, konu ile ilgili yapılmış bazı çalışmalarda ise ileri yaş grubunda olan ve eğitim düzeyi düşük hastaların memnuniyet düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur (Karaman-Özlü, Uzun 2006; Uzun 2001; Yürümezoğlu 2007). İpek-Çoban ve Kaşıkçı (2008), hastanede yatan hastaların hemşirelik bakımını algılayışlarına yönelik yaptıkları çalışmada, hastaların yaş, cinsiyet ve yattıkları kliniklere göre hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyleri arasında anlamlı farklılık bulunmamış, fakat öğrenim durumlarına göre üniversite mezunu olan hastaların memnuniyet düzeyleri anlamlı şekilde daha yüksek bulunmuştur. Gonzales-Valentin ve ark.(2005) yaptıkları çalışmada, hasta memnuniyeti ile yaş arasında bir ilişki bulunmadığı, bununla birlikte, cinsiyet ve eğitim düzeyinin hasta memnuniyetinde anlamlı farklılık oluşturduğu; kadınlar ile eğitim düzeyi yüksek hastaların hemşirelik bakımından en az düzeyde memnun oldukları belirlenmiştir. Bazı çalışmalarda, sosyo demografik (yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi gibi) özelliklere göre hastaların hemşirelik bakımından memnuniyeti arasında anlamlı farklılıklar olduğu gösterilmesine karşın, bu çalışmanın bulgularına dayanarak, günümüzde hastaların kendi haklarının farkında olmalarının nitelikli hizmet beklentilerini yükselttiği ve beklentilerine ulaşamadıkları zaman hizmet algılamalarının dolayısı ile memnuniyet düzeylerinin düşebildiği, beklentileri karşılandığında ise memnuniyetlerinin arttığı söylenebilir. Bazı cerrahi kliniklerde hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyleri daha yüksek ve klinikler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Benzer şekilde, Karaman-Özlü ve Uzun’un (2006) çalışmasında da kliniklere göre hastaların hemşirelik bakımından memnuniyeti arasında anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu farkın, bazı kliniklerde verilen hemşirelik bakımının bütün yönleriyle diğer kliniklere göre daha nitelikli olmasından, hastaların istedikleri düzeyde beklentilerinin karşılanmasından ve hemşirelerin hastaya daha fazla zaman ayırmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir. SONUÇ VE ÖNERİLER Bu çalışmada, hastaların yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, hastanede kalış süresi ve odada birlikte kaldıkları kişi sayısına göre hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı, sadece hastaların yattıkları kliniklere göre hemşirelik bakım hizmetinden memnuniyet düzeyleri arasında anlamlı farklılık olduğu belirlendi. Bu sonuç, nitelikli hemşirelik bakımı sunulduğunda, hastaların sosyo demografik özellikleri ne olursa olsun hizmetten memnun olabildiklerini göstermektedir. Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak; hemşirelerin, hastaların düşük düzeyde memnun oldukları alanlara yönelik daha nitelikli bakım vermeleri; hastalara özellikle tedavi, hemşirelik bakımı ve yapılan işlemlere yönelik yeterli bilgi vermeleri ve açıklama yapmaları; hastanede hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet durumlarının sürekli ölçülmesi ve memnuniyetsizlik alanlarına yönelik uygun önlemlerin alınması önerilebilir. KAYNAKLAR - González-Valentín A, Padín-L´opez S, de Ramón-Garrido E (2005). Patient Satisfaction With Nursing Care in a Regional University Hospital in Southern Spain. Journal of Nursing Care Quality, 20(1): 63–72 - İpek-Çoban G, Kaşıkçı M. (2008). Hastaların hemşirelik bakımını algılayışları. İ.Ü. Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 16(63):165-171. - Karaman-Özlü Z, Uzun Ö. (2006). Evaluation of satisfaction with nursing care of patients who had been hospitalized in surgical clinics of different hospitals at Erzurum province. III. International Nursing Management Conference, “The Power of Nursing: Journey to Excellence”. Abstract Book, Aydın, p. 115. - Özbaşaran UF. (2001) Hastanede yatan yetişkin hastaların verilen hemşirelik bakımına ilişkin memnun olma durumlarının incelenmesi. 1. Uluslararası & VIII.Ulusal Hemşirelik Kongresi Kitabı, İstanbul, 382-388. - Thomas LH, McColl E, Priest J, Bond S, Boys RJ. (1995) Obtaining patients’ views of nursing care to inform the development of a patient satisfaction scale. International Journal for Quality in Health Care, 7(2): 153-63. - Uzun Ö. (2001). Patient Satisfaction with Nursing Care at a University Hospital in Turkey. Journal of Nursing Care Quality”, 16(4), 23-32. - Uzun Ö. (2003). Hemşirelik bakım kalitesi ile ilgili Newcastle memnuniyet ölçeğinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenilirliğinin saptanması. Türk Hemşireler Dergisi, 54(2):16-24. - Walsh M, Walsh A. (1999) Measuring patient satisfaction with nursing care: experience of using the Newcastle satisfaction with nursing scale. Journal of Advanced Nursing 29(2): 307-315. - Yıldırım A, Kutlu L, Kenanlı L, Akman A, Atmaç I, Esentürk N. (2003). Hastaların hemşirelerin sunduğu sağlık hizmetlerinden memnuniyet düzeylerinin değerlendirilmesi. 2. Uluslararası -9.Ulusal Hemşirelik Kongresi Özet Kitabı. Antalya, 117. - Yürümezoğlu, HA. (2007). Yataklı tedavi kurumlarında çalışan hemşirelerin iş doyumları ve hastaların hemşirelik hizmetinden memnuniyeti. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir.

ATIK YÖNETİMİ

Bildiri girişlerinizi lütfen; giriş, yöntem, bulgular ve tartışma alt başlıkları ile giriniz. ATIK YÖNETİMİ Sabiha Akdeniz Günay Hacettepe Hastaneleri Ev İdaresi Koordinatörü Endüstri ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, bir yandan insanın doğa üzerindeki egemenliğini artırıp yaşam kalitesini artırırken, diğer yandan artan nüfus ve hızlı kentleşme ile birlikte doğal dengelerin hızla bozulması sonucunda tüm canlıları tehdir edebilecek hava, su ve toprağın kirlenmesine neden olmaktadır. Bu sonuç günümüzde dar kapsamlı doğa kirliliği düşüncesini ortadan kaldırarak yerini ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerin bütünü olarak göstermeye başlamıştır. Geleneksel kalkınma modellerinin terkedilmesi ve yeni modellerin arayışlarını gündeme getirmiştir. Böylece geleneksel sınırsız kalkınma ve tüketim modelleri yerini sürdürebilir ve dengeli kalkınma modellerine bırakmaya başlamıştır. Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan gerçek “kirliliğin”kaynağında önlenmesi bertaraf için yapılacak harcamaların ve yatırımların maliyeti çok yüksektir. Kirliliği kaynağında önlemek ve çevresel önlemleri almak hem daha ucuza mal olmakta, hem de üretilen malların sosyal kitleler üzerinde çevreye duyarlı olma etkisini oluşturmaktadır. Ülkemizde 1960’lı yıllarda üretilen toplam katı atık miktarı yılda 3-4 milyon ton iken, bugün sadece 25 milyon ton/yıl dır. Dolayısı ile çöp artık sadece gözden uzak bir yerde berteraf edilmesi gereken bir atık türü olmaktan çok toplama, taşıma, geri kazanım ve berteraf gibi bir çok farklı unsuru içine alan bir yönetim sistemini zorunlu kılmaktadır. Artık “Atık Yönetimi” terimi günlük konuşmalarımıza yerleşmektedir. Hazırlanan “Atık Yönetim “Planları 1. Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 2. Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 3. Ambalaj Atıkları Yönetmeliği, 4. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde oluşturulmaya başlanmıştır. Sağlık hizmeti veren bir çok kurum ve kuruluş atıkların kaynağında azaltılması, atıkların mümkün olan en yüksek oranda geri kazanılması, geriye kalan atıkların ise nihai berteraf tesislerine gönderilmesi için ana ilkeleri benimsemek durumundadır. Çünkü artan nüfus, hasta popülasyonundaki değişim, tetkik ve tedavilerdeki gelişmeler, tek kullanımlık malzemelerin artması, metal, plastik ve cam materyallerinin artması buna karşın organik atıklarile kül ve curuf oranlarında azalma ülkemizde ciddi çevre sorunlarının oluşmasına neden olmaktadır. Sağlık kuruluşları atık üreten kuruluşların sadece %2’ni oluştururken tıbbi atıkların % 77’ni üretmektedir. Türkiye genelinde Çevre Bakanlığının 1995 yılında yalnızca Sağlık Bakanlığı’na bağlı 421 Devlet ve 123 özel hastanede yaptığı çalışmada devlet hastanelerinde yatak başına 2,39kg/gün özel hastanelerde 4,34 kg/gün yatak başına atık üretildiğini göstermiştir. Üniversite hastanelerinde ise yapılan bir başka çalışmada yatak başına 4.1- 8.7kg atık/gün üretildiği tespit edilmiştir. Bu atıkların hepsine tehlikeli atık muamelesi yapmak doğru değildir. Çünkü aylık miktar toplamı ve maliyeti düşünerek kaynağında üretilen bu atıkların ayrıştırılması kurum maliyetini oldukca düşüreceği unutulmamalıdır. Ülkemizde Atık Kontrolü 20/5/1993 tarih ve 21586 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”ne göre; atıkların yok edilmesini sağlayan belediyeler finansmanını sağlayan atık üreten kuruluşlar denetleyen mekanızma da Çevre Bakanlığı’dır. Zararlı atıkların kontrol altına alınması ülkemiz sınırlarını kapsamadığı bilinmelidir. Zararlı atıkların sınırlar arası taşınmasını düzenleyen “Basel Antlaşması” olup yaklaşık 100 ülke tarafından imzalanması atık üreten kuruluşlarla birlikte ülkemize bir takım zorunluluklar koymuştur. Atıklarla ilgili tespit edilen aksaklık durumunda atık imha merkezi ve uzmanı olan ülkeler denetçi gönderme hakkına sahiptir. Tehlikeli atık lar uluslararası tehlike amblemi ve yönetmeliğe uygun olarak diğer ülkelere transferinin sağlandığını atık üreticileri bilmek ve bu kurallara uymak zorunlulukları olduğunu unutmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütü “Atık Yönetim Komitesi” tıbbi atıkları aşağıda belirtildiği şekilde gruplamıştır. 1. Genel Atıklar: Hasta odasının infekte olmayan atıkları 2. Patolojik Atıklar: Doku, organ ,fetüs, hayvan cesetleri,kan ve vücut atıklarıdır. Ülkemizde bu tür atıklar hastane yönetimleri ile mezarlıklar müdürlüğü arasında yapılan özel bir yazışmayla uzaklaştırılmaktadır. 3. Radyoaktif Atıklar: Vücut sıvı ve dokuların invitro analizleri, tümör lokalizasyonu veya tedavi amacıyla çeşitli araştırmalarda kullanılmak üzere katı, sıvı ve gaz atıklardır. Ülkemizde Radyoaktif atıklar Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yok edilmektedir. 4. Kesici Delici Aletler:Vücut sıvı ve dokuların invitro analizleri, tümör lokalizasyonu veya tedavi amacıyla çeşitli araştırmalarda kullanılmak üzere katı, sıvı ve gaz atıklardır. Ülkemizde Radyoaktif atıklar Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yok edilmektedir. 5. Kesici Delici Aletler:Yüksek derecede tehlikeli atıklardır. 6. Kimyasal Atıklar: Tanısal ve deneysel amaçlı kullanılan tehlikeli kimyasallar, temizlik maddeleri, dezenfektan ürünler vb 7. İnfeksiyöz Atıklar:Hastalık potansiyeli yüksek atıklar, 8. Farmasötik Atıklar:Hastanede kullanılan ilaç atıkları veya miyadı dolmuş ilaçlar, 9. Basınçlı Kaplar: Flakonlar, basınçlı tüpler Sağlik Kuruluşlarında oluşturulacak atık Eylem Planı olşturulurken Atıkları yukarıda belirtildiği gibi önce tanımlamak gerekir Ardından tanımlanan atıkların ne ile hangi koşullarda, hangi zaman biriminde nereye kim tarafından nasıl bir denetçi ile hasta bakım alanlarından uzaklaştırılacağını kapsamalı. Daha Sonra geçici depolama alanında hangi koşullarda bekletilerek kurumdan uzaklaştırılacağı açıkca belirtilmelidir. Ayrıca oluşturulan atık eylem planı bağlı bulunulan valiliklere yılda bir kez yazılı olarak sunulmalıdır. Atığın Tanımlanması: Tesiste ortaya çıkan tüm atıklar ilk önce tanımlanmalı ve kaynakları belirlenmelidir. İlk olarak belediye tarafından alınan evsel nitelikli katı atıklar, ambalaj atıkları ve endüstriyel nitelikli atıklar (tehlikeli atıklar, atık yağlar, kontamine (herhangi bir tehlikeli atık/atık yağ bulaşmış) ambalaj atıkları belirlenmelidir. Bunların oluşum sıklığı ve miktarları tespit edilmelidir. Bu atıkların hangi mevzuata tabi olduğu, nasıl toplanması, taşınması, geçici depolanması gerektiği, maksimum depolama süresi gibi hususlar belirlenmelidir. Kaynağında Ayrı Toplama: Tüm atıkların kaynağında ayrı toplanması için bu atıkların oluştuğu yerlere yeterli büyüklükte ve sayıda atığın türüne ve niteliğine uygun konteynırlar konmalıdır(Tehlikeli atıklar için kapalı konteynırlar kullanılmalıdır. Her bir konteynırlar üzerine, içerisine atılacak atığın türünü belirten bilgi ve uyarı etiketleri yazılmalıdır. Eğer mümkünse farklı atıklar için farklı renklerde konteynırlar da kullanılabilir. Bu şekilde bir uyulama atıkların kaynağına ayrı toplanmasındaki başarıyı yükseltecektir. Atıkların kaynağında ayrı toplanması tıbbi atıklar, tehlikeli atıklar, evsel nitelikli atıklar ve ambalaj atıkları olarak sınıflandırılmalı ve birbirleri ile karışmadan kaynaında ayrı olarak toplanmalıdır. Tibbi Atıklar Tedavi ve bakım ayrıca teşhis ve tetkik sırasında oluşan atıklardır. a) Kanla ve vücut çıktıları ile kontamine olmuş kesici deliciler hariç malzemeler, b) Enjektörler, c) İnravenöz kateterler (iğne ucu çıkartılarak) d) Sondalar, (nazogastrik, aspirasyon ve foley ) e) İdrar torbaları ve bağlantılar, f) Kan ve kan ürünleri, g) İzolasyon odalarından çıkan atıklar, h) Diyaliz atıkları, i) Laboratuvar atıkları (otoklavda steri edilmiş atıklar) j) Pansuman malzemeleri, k) Sekresyon ve çıktıları, l) Kanüller m) Yarılanma ömrünü tamamlamış bazı radyoaktif maddeler Kesici-Deliciler Parçalanması ve delinmesi güç kaplarda iğne uçları, bistüri, testere vb malzemeler özel kutulara atıldıktan sonra kapakları kapatılarak poşetlere konulmalıdır. Tıbbi Atık Torbası ve Özellikleri Ø Kırmızı renkli ve körüksüz Ø 100 mikron kalınlığında Ø yırtılmaya ve delinmeye dayanıklı Ø sızdırmaz taşımaya dayanıklı Ø Üzerinde „Tıbbi Atık yazısı ve/veya Uluslararası tehlike amblemi olmalıdır. Şekil 1. Ululararası tehlikeli Atık Sembolü Evsel Atıklar. Siyah çöp poşetine konur. Ø İdare binası atıkları, Ø Ofis atıkları (hemşire, doktor ve personel) Ø Mutfak atıkları Ø Kontamine olmayan ve kesici delici olmayan tıbbi atıklar Ø Flakonlar Geri Dönüşüm Atıkları: Mavi çöp poşetine veya özel kumbaralarda biriktilmesi gereken atıklar. Ø Geri kazanabılabilen camlar Ø Kağıt ambalajlar Ø Serum ve ilaç şişeleri Ø Metal parçalar Ø Plastik malzemeler Tehlikeli Atıklar: Tehlikeli atıklar ve farmasötik atıklar firmaya iade edelebilir veya kullanım sonrası tehlike sınıflarına göre toplanarak kurumdan uzaklaştırılır. Bazı kimyasal atıklar geri dönüşüme tabi tutularak tekrar kullanılabilir. (ksilol, alkol) Bazı kimyasal atıklar dilüe edilrek kanalizasyona dökülebilir. Ø Toksik Ø İrritan Ø Koroziv Ø Teretojen Ø Yanıcı Ø Patlayıcı özelliği olan sıvı katı ve gaz halinde bulunan maddeler Ø Kemoterapi atıkları Ø Piller Ø Akümülatör Ø Florasan lambalar Ø Kartuj Ø Tııbi cihaz sarf malzemeleri tanımlanmalı bidon özelliğindeki ağzı dolduktan sonra sıkıca kapatılan konteynerlarda biriktirilmelidir Ø Bidon üzerinde içindeki tehlike sınıfındaki maddenin amlemi yer almalı ve tehlike atık kodu ulusal tehlikeli atık taşıma formuna yazılarak lisans almış yükleiciye teslim edilmelidir. Yukarıda bahsedilen basamakları şekil 2 de Çevre Bakanlığının Atık yönetim piramidinde görmek mümkündür. Şekil 2 Çevre Bakanlığının Atık yönetim piramidi Ş Atık Yönetim Piramidi üst basamaktan alt basamaklara doğru değerlendirilir. Yani ilk aşama atığın oluşmasının önlenmesi, eğer bu sağlanamıyorsa atığın Minimizasyonu, diğer bir deyişle atığın en aza indirilmesi amaçlanır. Daha sonra atığın Yeniden kullanımı eğer bu da mümkün olmuyorsa önce geri dönüşüm ve sonra enerji geri kazanımı amaçlanır. Bu uygulanan yöntemlerden sonra elimizde kalan atığa yada bu yöntemleri uygulayamadığımız atığa yapılacak en son işlem bertaraftır (Düzenli Depolama, yakma gibi). Atık Üreten Kurumlarda Atık Yönetimi Planında Olması Gereken Diğer Basamaklar 1- Yetkili / Sorumlu Belirlemek : Atığa ait işlemlerin tek elden ve sorunsuzca yürütülebilmesi için ilk adım olarak bu konuda bir sorumlu belirlenmeli ve bu kişi tarafından yeterli sayıda personelden oluşan bir Çevre birimi oluşturulmalıdır. Sorumlu tarafından atık toplamakla görevli personeller, atık geçici depolama alanı sorumlusu gibi diğer görev paylaşımları da yapılmalıdır. 2. Personel Eğitimi: Gerek atık yönetiminden sorumlu ekibe, gerekse tüm personele atık yönetimi konusunda eğitim/bilgi verilmeli, herkesin üzerine düşen vazifeler bildirilmeli ve atıkların ayrı toplanması konusunda herkesin hassasiyet göstermesi hususları hatırlatılmalıdır. 3. Geçici Atık Depolama Sahası Kurulması: Kaynağında farklı konteynırlarla ayrı olarak toplanan atıkların tesis içerisinde güvenli ve mevzuata uygun şekilde geçi depolanması için bir “Geçici atık Depolama Alanı” kurulmalıdır. Tehlikeli atıklar, ambalaj atıkları ve evsel atıklar için farklı depolama sahaları kurulabilir. Tehlikeli atıkların geçici depolanacağı alan; tesis sahası içerisinde, sızdırmaz beton zeminli, üzeri kapalı, dökülme ve sızıntılara karşı önlem alınmış, farklı atıklar için farklı bölümler oluşturulmuş ve farklı atıkların bu bölümlerde ayrı olarak uygun şekilde (gerektiğinde konteynır içerisinde) depolanacağı bir alan olmalıdır. Bu alandaki bölümlerde depolanan atıkların isimleri yazılır. Bölümlere ve atık depolanması için eğer konteynır ( Bidon) kullanılıyorsa konteynır üzerine atığın kodu, depolama tarihi gibi bilgiler yazılır. Bu bölüme yetkisiz kişilerin girişlerine karşı önlem alınır. Ayrıca bu sahada yangına ve acil durumlara karşı tedbir alınır. Aynı şekilde ambalaj atıkları ve evsel atıklar için kullanılan alanda yağmur, rüzgar gibi etkenlerle atıkların etrafa dağılmasına karşı önlem alınır. Atıkların Geçici Depolanması toplanan atıklar, belediye tarafından alınıncaya kadar geçici atık deposu veya konteynerler içinde geçici olarak depolanmalıdır. Atıklar bu depolarda veya konteynerlerde en fazla 48 saat bekletilebilir. Geçici atık deposu içindeki sıcaklıın -4 C nin altında olması durumunda bekleme süresi bir haftaya kadar uzayabilecektir. Çevre Yönetimi Genel Müdürlüü En az 20 yatak kapasitesine sahip kuruluşlar geçici atık deposu inşa etmek zorundadırlar. 20’den az yatağa sahip kuruluşlar geçici atık deposu olarak konteyner kullanmak zorundadırlar 4. Atıkların Bertaraf / Geri Kazanıma Gönderilmesi: Geçici depolama alanındaki atıkların bertaraf/geri kazanımı için araştırma yapılmalı bu konuda lisanslı tesislerle görüşme yapılarak atığı alacak yetkili tesis seçilmelidir. 5.Kayıtların Tutulması: Yapılan tüm işlemlere ait kayıtların düzenli olarak tutulması gerekir. Bu da atık beyan formlarının düzenlenmesinde, atık Yönetim Planlarının hazırlanmasında ve olası revizyonlarda kolaylık sağlayacağı 6.Katı Atıkların Düzensiz Depolanmasının Sakıncaları: Ø Yer altı, içme ve kullanma sularının kirliliği, Ø Depo gazının meydana getirdiği hayati tehlike ve kirlilikler, Ø Görüntü kirliliği, Ø Hava kirliliği, Ø Taşıyıcı haşere üreme riski, Ø İnsan sağlığı üzerinde kısa ve uzun vadedeki olumsuz etkisi, Ø Heyelan riski, Katı Atık Bertaraf Yöntemleri Yakma Bir reaktör hücresinde atıkların oksijen ilavesiyle kurutulması, gaz haline getirilmesi ve yüksek sıcaklıkta parçalanmanın sağlanması tekniğidir. Düzenli Depolama Günümüzde en sık kullanılan yöntemdir. Gömme yöntemini yapamayan ülkeler yakma sistemini kullanmaktadırlar. Fakat yanma işlemi sonunda çıkan kalıntılarında toprağa gömülme ihtiyacı duyulmaktadır. Katı atıkların zemini özel olarak hazırlanmış, drenajı sağlanmış ve oluşacak gazların toplanması için gaz toplama bacaları yerleştirilmiş alana depolanması ve üzerinin toprak örtü ile kapatılması. Geri Kazanım İçerisinde geri kazanılarak tekrar ürün yapmaya uygun atıkların (kağıt-karton, plastik, cam v.b) ayrılarak tekrar geri kazanılması. Kompost Organik esaslı katı atıkların aerobik (oksijenli) veya anaerobik (oksijensiz) ortamda ayrıştırılması suretiyle üretilen toprak iyileştirici maddedir. Hangi Atıklar Kompostlaştırılır: Ø Kaynağında ayrılmış organik atıklar, Ø Park ve Bahçe atıkları, Ø Tarım ve Gıda sektörlerinden kaynaklanan atıklar, Ø Hayvan dışkıları, Ø Otel ve restoran mutfaklarından kaynaklanan atıklar, Ø Pazarlardan gelen atıklar kompost işleminde kullanılmaktadır. Sıhhi Kanalizasyon Atık sularını işleme tabi tutmak için özel bir kanalizasyon sistemine boşaltmaktır. Belediyelere ait su işleme yerlerinde tüm biyolojik atıklar için inşa edilmişlerdir.Ayrıca boşaltma için kullanılan lavabo sadece bu iş için kullanılmalıdır. Özel kanalizasyon sisteminin avantajları; Ø Kan ve vücut sıvıları ve diğer büyük hacimde sıvılar için uygundur. Ø Sıhhi kanalizasyon sistemi biyolojik atıkları işlemek için önerilmiş olup dezavantajları da mevcuttur. Ø Katı maddeler ve bakterilerden ayrışmayan atıklar için uygun değildir. (metal ve plastik) Ø Çalışanlara sıçrama olasılığı ve korunması için özel kişisel koruyucu kullanmayı gerektirir. Ø Lokal atık su işlemleri için özel izin gerektirir. Kimyasal İşlem ve Dezenfeksiyon Bu uygulama tıbbi atıklar için kanıtlanmış bir tekniktir. Atığın iyi bir dezenfektan solüsyonla uygun süre içerisinde temas etmesi gereklidir. Avantajları; Ø Yüzeyel kontaminasyon atıkları veya kolayca penetre olabilen atıklar için uygundur. Ø Küçük miktar atıklar için uygundur. Ø Atık üretim noktasına yakın oluşturulacak ünitelerhızla el değiştirme ile minimalize eder. Ø Parçalıyıcı ve öğütücüler atıkları evsel atık haline getirir. Dezavantajları Ø Maliyeti yüksektir. Ø Patolojik atıklar için uygun değildir. Çöplükler Ø Çöplerin sağlığa zararsız hale getirildiği, atıkların toprağa gömüldüğü özel izinli alanlardır. Ø Çöplükler yerleşim biriminden en az 1 km uzaklıkta esintiye ters yönde kurulmalıdır. Ø Su birikim bölgesi ve temiz su sağlayan şebekelerden uzakta olmalıdır. Ø Haftada bir kez üzeri toprakla örtülmelidir. Ø Çöplüğe yönelebilecek akıntıları saptıracak kanallar yapılmalıdır. Ø Çöplüğün etrafı çit duvar gibi mekanik engellerle çevrelenmelidir. Ø Anaerobik gömme işleminin metan vb gazlar çıkaracağından patlama, kontaminasyon ve kötü kokulara karşı önlem alınmalı Ø Belediyeler bu alanlarda düzenli olarak dezenfeksiyon deratizasyon, dezinsektizasyon uygulamalarını yapmalıdır. Hastane Atıklarının Azaltılması veya Zararlaştırılması 1. Malzeme Alımı Üretim Safhası; Ø Tıbbi malzemenin alımı sırasında kolay toplanabilecek ve kolay imha edilecek ürün ortaya çıkarmak amaçlanmalıdır. Ø Kimyasal ve radyoaktif madde üretimi yapan firmalar bu maddelerin imha aşamasına kadar sorumlu olmalı. Ø Kimyasal ve Radyoaktif maddelerin alımı sırasında üretici firmalar her maddeye özel tehlikeli madde bilgi formu oluşturmalı Ø Tehlikeli maddeleri saklama, depolama, yangın güvenliği, kullanım sırasında kişisel koruyucu ekipmanlar ve sıçrama saçılma durumunda güvenlik önlemlerini oluşturmalılar Ø Alımlar ihtiyaç durumuna göre alınmalı maksimum kullanılabilirlik ve verimliliği sağlayabilecek düzeyde olmalı Ø Radyometrik metod yerine nonradyometrik metodların kullanılması Ø Civalı termometreler yerine timpanik ısı ölçerlerin tercih edilmesi 2 . Kullanım Esnasında Ø Malzemeler uygun yerde ve miktarda kullanılmalı Ø Personel bilinci artırılmalı Ø Doğru malzemenin doğru atık alanına bırakılmasının sağlanması Ø Atıkların birbiri ile karışması önlenmeli ve bunun için kutu veya atık kovalarının yerleştirme planı iyi yapılmalı. Sağlık kuruluşlarında hem kurum maliyetini yükselten, hem çalışanlar için risk oluşturan hem de yaşadığımız dünyaya olumsuz etkilerinden dolayı iyi bir atık eylem planı geliştirilmesi duyarlı bireylere ve kurum politikalarına bağlıdır. Geliştirilecek bu politikalar tüm özel atıkların uygun yönetimini sağlarken aynı zamanda yasalara da uyumu sağlar. En ucuza en iyi tehlikeli atık yönetiminin planlanması yalnızca infeksiyon kontrol komitelerinin işi değil hastane yönetiminin temel görevlerinden birisi olmalıdır. Yapılacak plan atık yönetim programı uygulayıcıları kalite kontrolden, eğitimden ve atıkların minumuma indirilmesinden sorumludur. Oluşturulan sistem riskleri azaltacak, yasalara uyumu sağlayacak, maliyeti düşürerek toplumsal riskleri ortadan kaldıracaktır. Gelecek kuşaklara iyi bir çevre ve dünya bırakabilmek için yaşayan her bireyin eşit derece sorumluluğu olduğu unutulmamalıdır. Daha Güzel ve Temiz Bir Dünya İçin; Kaynaklar; 1. Garner JS, Simmons BP. CDC guideline for isolation precautions in hospitals. AM.J.Infect.Control. 1985;12:103-160 2. Çevre Bakanlığı. Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği. T.C.Resmi Gazete 1993;21586 3. Özerol İ.H.Hastane Atıkları.Ne yapalım? : Günaydın M.,Esen Ş II.Sterilizasyon Dezenfeksiyon Hastane Infeksiyonları Kongre Kitabı Samsun, 2001:111-132 4. Tekbaş ÖF C, Çandar G.Hastaneleri Atık Yönetimi Haznedaroğlu T,Özgüven V, Pekcan M(editörler)Hastane İnfeksiyonları. Ankara. GATA Basımevi 2001:79-93 5. cevrebakanlığı. gov.tr .Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Güvenli Atık eylem Planı. 6. Çevre Bakanlığı. Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (Tarih:22.07.2005, RG:25883) 7. Yataklı Tedavi Kurumlarının Kuruluşlara Göre Dağılımı (Yataklı Tedavi Kurumları İstatistik yıllığı. Sağlık Bakanlığı. 2006

ACIBADEM SAĞLIK GRUBUNDA ADLİ VAKA PROFİLİ VE ADLİ VAKALARDA AMELİYATHANE HEMŞİRELERİNİN SORUMLULUKLARI

GİRİŞ: Sağlık çalışanları hastaneye gelen hastaları ilk değerlendiren ve adli vakalardaki yasal süreçleri yöneten kişilerdir. Perioperatif hemşireler sıklıkla, suçlulara ve şiddet içeren suçların olası faillerine bakım verirler. Hem fail hem de kurbanla temasta bulunan kişiler olduklarından bu şiddetin yasal sonuçlarında da rol oynarlar (1). Şiddet ve suistimal içeren olgularda, perioperatif hemşireler, hastanın haklarını korumakla ve bir suçun potansiyel delilinden taviz verilmediğinden emin olmakla yükümlüdürler (2). Biçimsel olmayan (informal) kanıtlar gözlemleri, hastanın davranışlarını, görünümünü ve bunların dokümantasyonunu içermektedir. Perioperatif hemşireler mahkemede kabul edilebilir nitelikte olabilmesi için delil zincirini korumalı ve bu fonksiyonu yerine getirebilmek için de klinik adli tıp kavramını anlamalıdırlar.(3) Türk Ceza Kanunu (madde 281) “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” konusunda “İşlenmiş olan bir suçla ilgili delil ve eserlerin yok edilmesi, silinmesi, değiştirilmesi, bozulması sureti ile işlenir. Fail, gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacı ile hareket etmiş olmalıdır. Kamu görevlisi tarafından görevi ile bağlantılı olarak işlenmesi ağırlaştırıcı sebeptir” demektedir. “Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi” (madde 280) durumunda ise “Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu cezalandırılır.” ifadesi yer alır (4). Yine Özel Hastaneler Yönetmeliği Madde 52-b’de “Hastalara Verilecek Belgeler” için “Adli vakalara ilişkin olanların asılları verilmemek kaydıyla, özel hastanede veya dışarıda yapılan ve bedeli hasta tarafından ödenen laboratuar tetkik ve tahlil sonuçları ile röntgen filmleri” ifadesi yer almaktadır. Aynı yönetmeliğin 49. maddesinde ise; “Özel hastanelerde, muayene, teşhis ve tedavi amacıyla başvuran hasta, yaralı, acil ve adli vakalar ile ilgili olarak yapılan tıbbi ve idari işlemlere ilişkin kayıtların, düzenlenen ve kullanılan belgelerin toplanması ve bunların müteakip başvurular ile denetim ve adli mercilerce her istenildiğinde hazır bulundurulması amacıyla tasnif ve muhafazaya uygun bir merkezi tıbbi arşiv kurulması zorunludur” denmektedir (5). Son yıllarda profesyonel hemşireliğin teori ve bilimsellikteki gelişimine paralel olarak oluşan yeni uzmanlık dallarından biri de “adli hemşirelik”tir. Uluslararası Adli Hemşirelik Birliğine (IAFN - International Associatıon of Forensic Nursing - 1994) ve Amerikan Hemşireler Derneği’ne (ANA - American Nurses Association) göre adli hemşirelik, hemşireliğin bio-psikolojik eğitimi ile adli tıp uygulamalarının kombine edildiği bilimsel araştırma, kanıt toplama, tanık koruma, analiz, önleme, travma ya da ölümlü adli vakalar üzerine çalışan bir uygulamadır. Mağdurun yalnızca tedavi edilmesi değil, hak ve hukukunun da korunması gereklidir. Bu da ancak delillerin doğru toplanması, korunması, düzenlenmesi, dokümantasyonunun yapılması ve laboratuara ulaştırılması ile gerçekleştirilebilir (6). Ameliyathane yönetici hemşiresi başta olmak üzere tüm ameliyathane hemşireleri adli süreçlerde yer alır ve bu sürecin sağlıklı işlemesini sağlarlar. Acıbadem Sağlık Grubu Adli Vaka Prosedürü’ne ve Ameliyathanede Hemşirelik Kayıtları Talimatı’na göre hasta ameliyathaneye alındığında adli vaka olduğu bilinir ve ameliyathane sorumlu hemşiresi adli vakanın üzerinden çıkan, adli vakaya neden olan/olabileceği düşünülen delici/kesici alet vb., yara ile ilişkili giysileri, vücuttan çıkan mermi çekirdekleri gibi adli soruşturmaya delil olabilecek malzemeyi, üzerinde hasta bilgileri yazan ve adli vaka olduğunu belirten etiket yapıştırılmış kutulara koyarak korumaya alır ve ilgili adli makamlara iletilmek üzere bir tutanak ile aynı gün içerisinde başhekimliğe teslim eder. Tutanakta hastanın kimlik bilgileri, yapılan ameliyat, ameliyata alınma tarihi, saati, ameliyata giren ekibe ait bilgiler yer alır ve tüm cerrahi ekip tarafından imzalanır. Hastadan çıkarılan yabancı cisim, giysiler vb. hiçbir delile eldivensiz dokunulmamalıdır. Ameliyathane hemşiresi hastaya uygulanan görüntüleme yöntemlerini asıl filmlerini (skopi çıktısı, fotoğraf vb.) hastaya teslim etmez, kurumda saklanmak üzere arşive teslim eder. Tüm kayıtlar okunaklı bir el yazısı ile, anlaşılır bir dille yazılır. Protokol defterinde ilgili vakanın adli vaka olduğu mutlaka belirtilmeli, tüm formlara “adli vaka” yazan etiketler yapıştırılmalıdır. Adli vaka olarak kabul edilmiş olan hastanın ex olması durumunda ameliyathane hemşiresi kurumun belirlediği prosedürler doğrultusunda eksitus hazırlığını yapar, güvenlik görevlisi ve işletme müdürü eşliğinde morga teslim eder. AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; Acıbadem Sağlık Grubu’na bağlı Kadıköy (ACB) ve Kocaeli (KOC) Hastaneleri ameliyathanelerine kabul edilen adli vakaların analizini yapmak, ameliyathane yöneticileri ve ameliyathane hemşirelerinin bu süreçteki rol ve sorumluluklarını incelemektir. MATERYAL / METOD: Çalışmanın evrenini, Temmuz 2007–2008 tarihleri arasında Acıbadem Sağlık Grubu’na bağlı ACB ve KOC Hastanelerinin acil servislerine kabul edilen ve “Adli Vaka” olarak değerlendirilen 287 hasta oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise cerrahi gerektiren ve ameliyata alınan 100 hasta oluşturmaktadır. Tanımlayıcı nitelikte olan bu çalışmada analiz yapabilmek için acil servis kayıt defterlerindeki veriler incelenmiş ve yüzde olarak değerlendirilmiştir. Dosya verilerinin incelenmesi için hastane etik kurulundan yazılı izin alınmıştır. Tıbbi kayıtları incelenen 100 hastada; yaş grubu, acil servise başvuru nedeni, başvuru zamanı, hastaların lokasyonlara göre dağılımı, yara sınıflandırması, hastane giderini karşılama şekli ve geçirilen cerrahi prosedüre bakılmıştır. BULGULAR Çalışma grubunda yer alan hastaların yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre dağılımlarına bakıldığında birinci sırada %54 ile 26-49 yaş arasındaki bireylerin yer aldığı görülmektedir. Son sırada ise %1’lik dilimle 75 yaş üzeri hastaların olduğu belirlenmiştir. Hastaların %80’i erkek, %20’si kadındır. (Tablo 1). Tablo 1:Vakaların Yaş Grubuna ve Cinsiyetlerine Göre Dağılımı YAŞ GRUPLARI VAKA SAYISI(n= 100) 0-12 yaş 4 13-18 yaş 5 19-25 yaş 15 26-49 yaş 54 50-75 yaş 21 75 üzeri yaş 1 CİNSİYET VAKA SAYISI(n= 100) Kadın 20 Erkek 80 Çalışmaya dahil edilen tüm hastaların acil servise başvuru nedenleri incelenmiş olup bu inceleme sonunda ACB lokasyonuna sıklıkla başvuru nedeninin araç içi (AİTK) ve araç dışı (ADTK) trafik kazalarının olduğu görülmüştür. Bu hastalar örneklemdeki hastaların %32’sini, ilgili lokasyondaki hastaların ise % 54,2’sini oluşturmaktadır. KOC lokasyonuna ait verilere bakıldığında ise başvuru nedeni sıklıkla iş kazası ve el yaralanmalarıdır. Bu hastalar örneklemdeki hastaların %22’sini, ilgili lokasyondaki hastaların ise %53,6’sını oluşturmaktadır. (Tablo 2). Tablo 2: Vakaların Acil Servise Başvuru Nedenlerine Göre Dağılımı BAŞVURU NEDENLERİ ACB(n=59) KOC(n=41) TOPLAM(n=100) AİTK* 19 (%32,2) 8 (%19,5) 27 ADTK* 13 (%22) 1 (%2,4) 14 Darp/Bıçaklanma 6 (%10) 0 6 Motor Kazası 5 (%8,4) 1 (%2,4) 6 Düşme 0 4 (%9,7) 4 Yüksekten Düşme 2 (%3,3) 3 (% 7,3) 5 ASY* 1 (%1,6) 2 (%4,8) 3 Gemi Kazası 1 (%1,6) 0 1 İş Kazası Ve El Yaralanmaları 11 (18,6) 22 (%53,6) 33 Köpek Isırması 1 (%1,6) 0 1 * AİTK: Araç içi trafik kazası , ADTK: Araç dışı trafik kazası, ASY: Ateşli silah yaralanması ACB lokasyonundaki vakaların başvuru nedenleri ve gerçekleştirilen cerrahi prosedürlere göre dağılımları incelendiğinde olguların %52,5 ‘inin herhangi bir kırık nedeni ile cerrahi işlem geçirdiği görülmüştür (Tablo 3). Tablo 3: ACB hastanesinde adli vakaların başvuru nedenleri ve gerçekleştirilen cerrahi prosedürlere göre dağılımları ACB ADTK AİTK ateşli silahla yaralanma düşme darp / bıçaklanma gemi kazası yüz kesi+burun fraktürü iş kazası köpek ısırması motor kazası parmakta kesi / amputasyon yüksekten düşme TOPLAM (n=59) Büyük Kemik İntra Medüller Çivileme 1 2 3 (%5) Kapalı Red. K Teli Takılması 1 1 (%1,6) Kırıkların Cerrahi Tedavisi 11 12 1 2 4 1 31 (%52,5) CD Enstrümantasyon 1 1 (%1,6) Tendon / Sinir / Ligaman Tamiri 1 2 3 (%5) El Cerrahisi / Parmak Rekonstrüksiyonu 2 4 1 1 1 9 (%15,2) Kraniektomi / Epidural-subdural Hematom Drenajı / Duraplasti 1 1 1 3 (%5) Nazal septal Fraktür Onarımı 1 1 2 (%3,3) Yüz Yaralanmaları / maksilla-mandibula-zigoma Fraktürleri 2 2 (%3,3) Diyafragma Onarımı 1 1 (%1,6) Laparatomi 1 1 (%1,6) Tüp Torakostomi 1 1 2 (%3,3) TOPLAM ( n=59) 13 19 1 0 6 1 10 1 5 1 2 59 (%100) KOC lokasyonundaki vakaların başvuru nedenleri ve gerçekleştirilen cerrahi prosedürlere göre dağılımları incelendiğinde olguların %31,7’sinin el cerrahisi/parmak rekonstrüksiyonu operasyonu geçirdiği görülmüştür (Tablo 4). Tablo 4: KOC hastanesinde adli vakaların başvuru nedenleri ve gerçekleştirilen cerrahi prosedürlere göre dağılımları KOC ADTK AİTK ateşli silahla yaralanma düşme darp / bıçaklanma gemi kazası yüz kesi+burun fraktürü iş kazası köpek ısırması motor kazası parmakta kesi / amputasyon yüksekten düşme TOPLAM (n=41) Büyük Kemik İntra Medüller Çivileme 1 1 (%2,4) Kapalı Red. K Teli Takılması 1 1 2 (%4,8) Kırıkların Cerrahi Tedavisi 1 2 2 5 (%12,1) CD Enstrümantasyon 1 1 2 (%4,8) Tendon / Sinir / Ligaman Tamiri 1 1 4 1 7 (%17) El Cerrahisi / Parmak Rekonstrüksiyonu 2 5 6 13 (31,7) Kraniektomi / Epidural-subdural Hematom Drenajı / Duraplasti 1 1 1 1 4 (%9,7) Nazal septal Fraktür Onarımı 2 2 4 (%9,7) Yüz Yaralanmaları / maksilla-mandibula-zigoma Fraktürleri 1 1 1 3 (%7,3) Diyafragma Onarımı Laparatomi Tüp Torakostomi TOPLAM ( n=41) 1 8 2 4 0 0 10 0 1 12 3 41 (%100) Her iki lokasyona ait vakaların % 78’inin ortopedi ve el cerrahisi, %7’sinin beyin cerrahisi, %11’inin plastik cerrahi ve KBB, %2’sinin genel cerrahi, %2’sinin toraks cerrahisi ile ilgili bir operasyon geçirdikleri görülmektedir. Örnekleme alınan vakaların cerrahi yara sınıflandırmasına göre dağılımları incelendiğinde ilk sırada temiz yaraların (%52) geldiği görülmektedir (Tablo 5). Tablo 5: Vakaların Cerrahi Yara Sınıflandırmasına Göre Dağılımları YARA SINIFLANDIRMASI % Temiz 52 Kontamine 6 Temiz/Kontamine 20 Kirli/Enfekte 22 Örnekleme alınan hastaların %39’unun özel sağlık sigortası, %30’unun hasta ödemeli olduğu görülmektedir. 1 hastanın kayıtlarında ödeme şekline ait bilgiye ulaşılamamıştır (Tablo 6). Tablo 6: Vakaların Hastane Giderlerini Karşılama Şekillerine Göre Dağılımı: ÖDEME ŞEKLİ % Hasta Ödemeli 30 İşyeri Ödemeli 6 Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 18 SGK+ Hasta Ödemeli 6 Özel Sağlık Sigortası 39 Bilgi Yok 1 Vakaların acil servise başvuru zamanına göre dağılımı incelendiğinde ise hastaların %55’inin gündüz vardiyası olan 08:00-18:00 saatleri arasında, %45’inin ise gece vardiyası olan 18:00-08:00 saatleri arasında başvurduğu belirlenmiştir. TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışmadan elde edilen veriler doğrultusunda, ACB hastanesinde bir ameliyathane hemşiresinin ağırlıklı olarak trafik kazası sonucu yaralanmış ve ortopedi ameliyatı geçirmesi gereken erişkin hastalarla karşılaşma sıklığının yüksek olduğu görülmektedir. KOC hastanesinde, bir ameliyathane hemşiresinin iş kazaları ve el yaralanmaları nedeni ile ortopedi, el cerrahisi ya da plastik cerrahi ameliyatı geçirmesi gereken erişkin hastalarla karşılaşma sıklığının daha fazla olduğu görülmektedir. Ekip/ekipman hazırlığı, mesleki bilgi ve mesleki becerilerin bu doğrultuda geliştirilmesi önerilmektedir. Hasta grubumuzda erkek cinsiyet yoğunluğu, ülkemizde yapılmış diğer çalışmalar ile de uyumlu olarak yüksek bulunmuştur (7, 8). Akoğlu ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan bir çalışmada acil servise başvuran travma hastalarının demografik özellikleri incelenmiş ve travma oluş mekanizmalarına göre sınıflandırma yapıldığında, düşmeler (%70) en sık sebep olarak belirlenmiştir. Bunu sırasıyla, burkulma-ezilme, darp, delisi-kesici aletle yaralanmalar ve motorlu taşıt yaralanmaları takip etmektedir (9). Akoğlu bu durumu, çalışmanın yapıldığı bölgede yer alan, travma merkezi olarak inşa edilmiş eğitim ve araştırma hastanelerinin varlığıyla açıklamış, hastanelerinin mevcut konum itibari ile özellikle motorlu taşıt kazası vakalarının ilk transport edilebileceği konumdan uzakta bulunduğunu belirtmiştir. Dalkılıç ve arkadaşları (1998) tarafından yapılan bir çalışmada ise dört yıllık travma vakaları derlenmiş ve en sık sebep sırasıyla trafik kazaları, delici-kesici alet yaralanmaları ve ateşli silah yaralanmaları olarak tespit edilmiştir (10). Bizim çalışmamızda; motorlu taşıt kazaları ve iş kazaları ile oluşmuş travmalar ilk sırada yer almaktadır. Bu durum ACB hastanesinin; ulaşımının kolay olması, anayola yakın ve bölgede referans hastane olması ile KOC hastanesinin ise bir sanayi bölgesinde olması ile açıklanabilir. Literatürde; gece adli vaka sayılarının gündüze göre daha fazla olduğu belirtilmektedir. Bu artışın başlıca nedenlerinin; gece alkol tüketiminin artmasına bağlı olarak kazaların, intiharların, kavgaların sayısındaki artış olduğu gösterilmektedir (11). Çalışmamızda elde ettiğimiz verilere göre ise, hastalar ağırlıklı olarak gündüz vardiyası olan 08:00-18:00 saatlerinde ilgili hastanelerimizin acil servislerine başvurmuşlardır. Adli hemşirelik ile ilgili çalışmaların özellikle ülkemiz için yakın tarihte başladığı, adli hemşireliğin çalışma alanlarının; klinik alanda, cinsel saldırı muayenesinde, adli psikiyatri uygulamalarında, ölüm araştırmalarında ve nezarethane ve cezaevinde adli hemşirelik gibi bölümlere ayrıldığı görülmektedir (12). Ameliyathane hemşireleri de, adli yasal süreçleri bilmeli ve kurumun prosedür ve talimatları doğrultusunda hareket ederek adli sürecin sağlıklı işlemesini sağlamalıdırlar.

cerrahi bakım ameliyathane düzeni

HACETTEPE HASTANELERİ’NİN TEMEL AMACI HASTA BAKIMIDIR AYNI SAĞLIK PROBLEMİ VE BAKIM GEREKSİNİMİ OLAN HASTALAR KURUMUN TÜMÜNDE AYNI KALİTEDE BAKIM ALMA HAKKINA SAHİPTİR. HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: HASTALARIN DEĞERLENDİRME SÜRECİ DİNAMİKTİR VE ÜÇ ÖNEMLİ SÜRECİ İÇERMELİDİR: 1.HASTANIN FİZİKSEL, PSİKOLOJİK, SOSYAL DURUMU, ÖZGEÇMİŞİ VE HASTALIĞI HAKKINDA BİLGİ TOPLAMAK, 2.HASTANIN BİLGİLERİNİN VE SAĞLIK GEREKSİNMELERİ İLE İLGİLİ VERİLERİ ANALİZ ETMEK, 3.HASTANIN İHTİYAÇLARINA YÖNELİK BAKIM PLANI GELİŞTİRMEK GEREKİR. HASTANIN DEĞERLENDİRMESİNİN YAPILMASI, HASTANIN YAŞI, SAĞLIK İHTİYAÇLARI VE HASTANIN İSTEKLERİ VE TERCİHLERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILMALIDIR. HASTANE POLİTİKALARI: BELİRLİ AKTİVİTELER HASTA BAKIMINDA TEMELDİR. BU AKTİVİTELER: • HER HASTAYA BAKIMIN PLANLANMASI VE SUNULMASINI, • BAKIMIN SONUÇLARININ ANLAŞILABİLMESİ İÇİN HASTANIN İZLENMESİNİ, • GEREKTİĞİNDE BAKIMDA DEĞİŞİKLİKLER YAPILMASINI, BAKIMIN TAMAMLANMASINI VE • TAKİBİN PLANLANMASINI İÇERİR. BU AKTİVİTELER ÇEŞİTLİ DİSİPLİNLER TARAFINDAN YÜRÜTÜLÜR. HACETTEPE HASTENELERİ’NDE JCI HASTALARIN BAKIMI AKREDİTASYON STANDARTLARI BENİMSENMİŞTİR HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ STANDARTLARI BAKIMIN VERİLMESİ STANDARTLARINA TEMEL TEŞKİL ETMEKTEDİR. BAKIM PLANLARI, HASTANIN GEREKSİNİMİNİN BELİRLENMESİ TEMEL ALINARAK YAPILMIŞ BİR PLANDIR. BU BAKIM; • ÖNLEYİCİ • PALYATİF • TEDAVİ EDİCİ VEYA REHABİLİTASYONA YÖNELİK VE • CERRAHİ BAKIM • ANESTEZİ BAKIMI • İLAÇ TEDAVİSİ • DESTEK TEDAVİLERİ • VEYA BUNLARIN KOMBİNASYONUNU İÇERİR. HASTALARA BAKIMIN SUNULMASI: • HACETTEPE HASTANELERİNDE KANUN VE YÖNETMELİKLERİN YANISIRA HASTA VE AİLESİNİN HAKLARI PROSEDÜRÜ İLE TÜM HASTALARIN AYNI TİPTE BAKIM ALMASI SAĞLANIR. • HER HASTAYA VERİLEN BAKIMIN BÜTÜNLEŞTİRİLMESİ VE KOORDİNE EDİLMESİ HASTA BAKIM PROSEDÜRÜ İLE TANIMLANMIŞTIR. • HER HASTAYA VERİLEN BAKIM HEMŞİRELİK BAKIM PLANLARI NA GÖRE YAPILARAK VE HASTA DOSYASI TUTULMASI PROSEDÜRÜ DOĞRULTUSUNDA HASTANIN KAYITLARINA YAZILIR. • HASTAYA ORDER VERMEYE İZİN VERİLMİŞ KİŞİLER, NELERE ORDER VERİLECEĞİ VE NİTELİĞİ HEKİM İSTEM PROSEDÜRÜ VE HEKİM YÖNETMELİĞİ İLE TANIMLANMIŞTIR VE UYGULANMAKTADIR. • HASTAYA YAPILAN İŞLEMLERE AİT RAPORLAR(İNVAZİV GİRİŞİM RAPORU, AMELİYAT RAPORU) “HASTA DOSYASI TUTULMASI PROSEDÜRÜ” NE UYGUN HASTANIN KAYITLARINA YAZILIR. • HACETTEPE HASTANELERİ POLİTİKALARINA UYGUN OLARAK, HER BAKIM VEREN KİŞİ, DİĞER BAKIM VERENLER TARAFINDAN KAYDEDİLMİŞ (HASTA DOSYASI TUTULMASI PROSEDÜRÜ, ARŞİV PROSEDÜRÜ) OLAN DİĞER HASTA BAKIMI NOTLARINA “YETKİLENDİRME PROSEDÜRÜ” ÇERÇEVESİNDE ULAŞABİLİR. • HASTANIN DURUMUNDAKİ DEĞİŞİKLİK NEDENİYLE VEYA GEREKLİ GÖRÜLDÜĞÜNDE, HASTANIN BAKIM PLANI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLİR (HASTA BAKIM PROSEDÜRÜ, HEMŞİRELİK BAKIM PLANLARI, BAKIM HARİTALARI) • KLİNİK UYGULAMA KILAVUZLARI (KLİNİK KILAVUZLAR, ALGORİTMALAR, BAKIM HARİTALARI), HACETTEPE HASTANELERİ TARAFINDAN KENDİSİNE GÖRE UYARLANMIŞTIR VE HASTANIN KLİNİK BAKIMININ ÖNLENDİRİLMESİ İÇİN KULLANILIR. CERRAHİ BAKIM: 1.HASTA DEĞERLENDİRME SONUÇLARINA DAYANDIRILARAK, HER HASTANIN CERRAHİ BAKIMI PLANLANIR VE DOKÜMANTE EDİLİR. BU AMAÇLA; • CERRAHİ BAKIM PROSEDÜRÜ • AMELİYATHANE TALİMATLARI • AMELİYAT ÖNCESİ HASTA HAZIRLIK PROTOKOLLERİ HAZIRLANMIŞ VE UYGULAMAYA ALINMIŞTIR. • CERRAHİ YÜKSEK SEVİYEDE RİSK TAŞIDIĞI İÇİN, UYGULAMASI DİKKATLE PLANLANIR. • UYGUN CERRAHİ GİRİŞİMİN SEÇİLMESİ İÇİN HASTA DEĞERLENDİRİLMESİ TEMEL ALINIR. • ACİL BİR HASTAYA CERRAHİ MÜDAHELE GEREKTİĞİNDE, DEĞERLENDİRME SÜRECİ KISALTILMIŞ BİR ZAMAN DİLİMİNDE YAPILIR. • PREOPERATİF TANIYI DA İÇERMEK ÜZERE HASTA İÇİN PLANLANAN CERRAHİ BAKIM HASTA KAYITLARINDA DOKÜMANTE EDİLİR. • 2.HASTA, HASTA YAKINLARI VEYA HASTA İÇİN KARAR VEREBİLECEK OLANLAR İLE RİSKLER, FAYDALAR,OLASI KOMPLİKASYONLAR VE DİĞER SEÇENEKLER GÖRÜŞÜLÜR HASTA VE YAKINLARINI BİLGİLENDİRME PROSEDÜRÜ DOĞRULTUSUNDA CERRAHİ/İNVAZİV GİRİŞİM/YÜKSEK RİSKLİ İŞLEM UYGULANACAK HASTA ONAM FORMU KULLANILARAK HASTANIN RIZASI ALINIR. HASTALARA, AİLELERİNE VE KARAR VERİCİLERE BAKIM KARARLARINDA YER ALMALARI VE BİLGİLENDİRİLMİŞ HASTA ONAYI İÇİN YETERLİ BİLGİ VERİLİR. BU BİLGİ; • PLANLANAN GİRİŞİMİN YARAR VE ZARARLARI, • OLASI KOMPLİKASYONLARI • HASTANIN TEDAVİSİ İÇİN CERRAHİ VE CERRAHİ DIŞI SEÇENEKLERİ İÇERİR “ANESTEZİ PROSEDÜRÜ” DOĞRULTUSUNDA “ANESTEZİ ÖNCESİ BİLGİ VE ONAM FORMU” KULLANILARAK HASTA ONAMI ALINIR. EK OLARAK, KAN VE KAN ÜRÜNLERİ GEREKECEKSE RİSKLERİ VE ALTERNATİFLERİ HAKKINDA BİLGİLER HASTANIN CERRAHI VEYA DİĞER YETKİLİ KİŞİ TARAFINDAN VERİLİR. 3.YAPILAN CERRAHİ GİRİŞİME İLİŞKİN AMELİYAT RAPORU HAZIRLANARAK HASTA KAYITLARINA İLAVE EDİLİR. HASTANIN CERRAHİ SONRASI BAKIMI, CERRAHİ GİRİŞİM SIRASINDAKİ OLAYLARA VE BULGULARA BAĞLIDIR. AMELİYAT RAPORU; • PRE-OPERATİF TANIYI • POST-OPERATİF TANI KODUNU • YAPILAN CERRAHİ İŞLEM VE BULGULARI • ALINAN DOKU ÖRNEKLERİNİN; BULGULARINI, ANATOMİK BÖLGE VE SAYISINI • CERRAHİ VE ANESTEZİ EKİBİNİN TÜMÜNÜN İSİMLERİNİ İÇERMELİDİR. AMELİYAT RAPORU; CERRAHİ SONRASI DESTEKLEYİCİ BAKIMIN SÜREKLİLİĞİ İÇİN HASTA AMELİYATHANEDEN ÇIKMADAN YAZILMALIDIR. 4.HER HASTANIN FİZYOLOJİK DURUMU, CERRAHİ SIRASINDA VE CERRAHİDEN HEMEN SONRA, SÜREKLİ OLARAK MONİTÖRİZE EDİLİR VE HASTA KAYITLARINA YAZILIR (CERRAHİ BAKIM PROSEDÜRÜ, HASTA DOSYASI TUTUMASI PROSEDÜRÜ) CERRAHİ UYGULAMA SIRASINDA VE HEMEN SONRASINDA HASTANIN FİZYOLOJİK DURUMU İZLENİR. MONİTÖRİZASYON SONUÇLARI, İNTRA OPERATİF KARARLAR KADAR, CERRAHİYE GERİ DÖNÜŞ, DİĞER BİR BAKIMA TRANSFER VEYA TABURCU GİBİ POSTOPERATİF KARARLARI DA ETKİLER. MONİTÖRİZASYON BİLGİLERİ TIBBİ VE HEMŞİRELİK BAKIMINI YÖNLENDİRİP, TANISAL VE DİĞER UYGULAMALAR İÇİN ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN MONİTÖRİZASYON BULGULARI HASTA KAYITLARINA GİRİLİR. 5.CERRAHİ SONRASI HASTA BAKIMI CERRAHİ BAKIM PROSEDÜRÜ VE POST-OPERATİF BAKIM PROTOKOLLERİ DOĞRULTUSUNDA PLANLANIR VE DOKÜMANTE EDİLİR. HER HASTANIN CERRAHİ SONRASI TIBBİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI İÇİN PLANLAMA YAPILIR. PLANLANAN BAKIM DERLENME VE REHABİLİTASYON DÖNEMİNDE DE BAKIMIN DEVAMLILIĞINI SAĞLAMAK İÇİN ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN MONİTÖRİZASYON BULGULARI HASTA KAYITLARINA GİRİLİR HASTALARIN KİMLİK DOĞRULAMASININ TAM YAPILMASI: HASTALARIN KİMLİK BELİRLENMESİ SIRASINDA EN AZ 2 BELİRLEYİCİ BİRLİKTE KULLANILMALI! (ADI-SOYADI VE DOSYA NUMARASI VEYA BARKOT NUMARASI) HASTALARIN ODA NUMARALARI KİMLİK BELİRLENMESİNDE BİR BELİRLEYİCİ OLARAK KULLANILMAZ. YALNIŞ TARAF, YALNIŞ HASTA, YALNIŞ CERRAHİ GİRİŞİMİN AZALTILMASININ SAĞLANMASI: HASTANIN AMELİYAT ÖNCESİ HAZIRLIĞI VE BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAMI KONTROL EDİLMELİ. AMELİYAT/İNVAZİV GİRİŞİM UYGULANACAK TARAF SİLİNMEYECEK (ALKOLDEN ETKİLENMEYECEK) BİR KALEMLE CERRAH TARAFINDAN HASTAYI DA İŞLEME DAHİL EDEREK İŞARETLENMELİ. HASTA UYUTULMADAN ÖNCE TİME–OUT UYGULAMASI YAPILMALI. AMELİYATHANE DÜZENİ: AMELİYAT OLACAK HER HASTA “AMELİYAT LİSTESİ HAZIRLANMASI VE UYGULANMASI TALİMATI”NA GÖRE OTOMASYON SİSTEMİNDEKİ AMELİYAT LİSTESİ NE KAYIT EDİLMELİDİR. AMELİYATHANE HAVALANDIRMASI İLE İLGİLİ PARAMETRELER (AMERİCAN INSTİTUTE OF ARCHİTECTS, 1996) • SICAKLIK : 19 -23ºC • RÖLATİF NEM : %30-%60 • HAVA AKIMI : TEMİZ ALANDAN DAHA AZ TEMİZ ALANA. • HAVA DEĞİŞİMİ : SAAT TE EN AZ 3 KEZ TEMİZ HAVA İLE DEĞİŞİM. AMELİYATHANELERDE KORİDORLARA VE DİĞER KOMŞU ALANLARA GÖRE POZİTİF BASINÇ SAĞLANMALIDIR. POZİTİF BASINÇ, DAHA AZ TEMİZ ALANLARDAN TEMİZ ALANLARA HAVA AKIMI OLMASINI ÖNLER. POZİTİF BASINCIN KORUNMASINDA AMELİYAT ODASI KAPILARININ KAPALI TUTULMASI ÖNEMLİDİR. AMELİYATHANE HAVASINDA MİKROORGANİZMALARI TAŞIYAN TOZ, TÜY, CİLT KALINTILARI VEYA SOLUNUM SEKRESYONLARINDAN OLUŞAN DAMLACIKLAR BULUNABİLİR. AMELİYATHANE HAVASINDAKİ MİKROORGANİZMA SAYISI, AMELİYATHANEYE GİRİP ÇIKAN İNSAN SAYISI İLE DOĞRU ORANTILIDIR. BU NEDENLE AMELİYATLAR SIRASINDA PERSONEL TRAFİĞİNİ MİNİMUMDA TUTACAK HER TÜRLÜ ÖNLEM ALINMALIDIR. • AMELİYATHANEYE SADECE AMELİYATHANE FORMASI İLE GİRİLMELİ • BONE SAÇLI DERİYİ İÇERİDE BIRAKACAK ŞEKİLDE TAKILMALI • STERİL MALZEMELER AÇILMADAN MASKELER KAPATILMALI • KAN SIÇRAMA OLASILIĞI OLAN AMELİYATLARDA KORUYUCU GÖZLÜK KULLANILMALI • KİRLİ ELDİVEN VE ÖNLÜKLER LE AMELİYAT ODASI DIŞINA ÇIKILMAMALI • ELDİVEN ÇIKARILDIĞINDA ELLER YIKANMALI • TERLİKLER TEMİZ TUTULMALIDIR. HEMŞİRELİK UYGULAMALARI “HEMŞİRELİK HİZMETLERİ PROTOKOLLERİ” DOĞRULTUSUNDA YAPILMAKTADIR AMELİYAT SIRASINDA SPANÇ, İĞNE VE ALET SAYIMI ”AMELİYATTA KULLANILAN MALZEMELERİN SAYIMI TALİMATI“ NA GÖRE YAPILMALI AMELİYAT SIRASINDA KANLI SPANÇLAR YERLERE ATILMAMALI, UYGUN OLAN ÇOY KOVALARINA ATILMALI.. HEMŞİREDEN ALINAN HER MALZEME HEMŞİREYE GERİ VERİLMELİ HASTADAN ALINAN PATOLOJİK NUMUNELER”AMELİYATHANEDE PATOLOJİK NUMUNE TAKİP TALİMAT’NA GÖRE YAPILMALI. İLAÇ VE SARF MALZEME YÖNETİMİ: AMELİYATHANEDE İLAÇ VE MALZEME YÖNETİM SİSTEMİ PYXİS’TAN YAPILMAKTADIR. PYXİS ŞİFRE VE PARMAK İZİ İLE ÇALIŞMAKTA YETKİSİ OLMAYAN KİŞİLER MALZEMEYE ULAŞAMAMAKTADIR. HER AMELİYAT İÇİN KULLANILACAK TIBBİ SARF MALZEMELERİNİ İÇEREN AMELİYAT VE ANESTEZİ KİTLERİ OLUŞTURULMUŞTUR. AMELİYAT LİSTESİ YAZILIRKEN HER HASTA İÇİN UYGUN KİTİN SEÇİLMESİ GEREKMEKTEDİR. AMELİYAT LİSTESİNDE ADI OLMAYAN HASTAYA KİT HAZIRLANMAZ AYRICA PYXİSTAN İLAÇ VE MALZEME ALINAMAZ. LİSTEDEN YANLIŞ KİTİN SEÇİLMESİ AMELİYAT ODASINA ALINAN HASTANIN AMELİYATININ GEÇ BAŞLAMASINA, HASTA VE AMELİYAT EKİBİNİN GERGİNLİK YAŞAMASINA NEDEN OLACAKTIR. HAZIRLANAN KİTTE BULUNAN TÜM MALZEMELER BARKOTLANARAK HASTA ADINA FATURALANDIRILIR, BU NEDENLE KULLANILMAYAN İLAÇ VE MALZEMENİN AMELİYATTAN HEMEN SONRA İADESİ YAPILMALIDIR. POST-OPERATİF İZLEM: AMELİYATTAN ÇIKAN HASTALAR: AYILMA VE G.C.Ü. LERİNDE “POST-OPERATİF İZLEM PROSEDÜRÜ” NE UYGUN OLARAK İZLENİR . “AYILMA ÜNİTESİNDEN SERVİSE GÖNDERİLME “ “AYAKTAN CERRAHİ GİRİŞİM SONRASI EVE GÖNDERİLME KRİTERLERİNE “GÖRE DEĞERLENDİRİLEREK HASTANIN ÇIKIŞI YAPILIR. (ALDRET DERLENME SKORU UYGULANMAKTADIR}